Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2025 Tüm hakları saklıdır

Bulgaristan tarihindeki en kanlı terör saldırısı üzerinden 100 yıl geçti

Prof. Veselin Yançev: “Azize Nedelya” Kilisesindeki saldırı komünist partinin o dönemde izlediği siyasi çizginin bir parçasıydı

Photo: BTA- arşiv

16 Nisan 1925 tarihinde "Azize Nedelya" kilisesinde düzenlenen bomba saldırısı Bulgaristan tarihinde en ölümcül terör eylemidir. Yüz yıl önce Kutsal Haftada, Kutsal Perşembe gününde çatısı patlatılan kilisede 134 kişi can verdi, ancak daha sonraki günlerde bu sayı 200’ü aştı, zira yaralı 500 kişiden bazıları da öldü.

Saldırı gününün seçimi tesadüf değildi, çünkü 14 Nisan’da milletvekili General Konstantin Georgiev öldürülmüştü. Ülkenin askeri ve siyasi zümresi cenaze ayini için kiliseye toplanmıştı. Çar III. Boris’in de cenaze törenine katılması bekleniyordu. Ancak hükümdar o gün yine 14 Nisan’da Araba konak geçidinde kendisine yönelik düzenlenen ve başarısız olan saldırı sırasında ölen yoldaşlarının cenazelerine katıldı. Suikastçıların amacı mümkün olduğunca daha fazla nüfuzlu siyasi kişileri öldürmekti.

Prof. Veselin Yançev

Sofya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi tarihçi Prof. Veselin Yançev bu kanlı saldırının tarihsel gelişimi ile ilgili şunları paylaştı:

“Bulgar Komünist Partisi, Bulgaristan'da ivedi devrimci eylem için gerekli koşulların olmadığının farkındaydı ve Komintern'in silahlı mücadele başlatma baskısına direndi.  En nihayetinde Eylül Ayaklanması (1923) olarak adlandırılan ve o dönemde Komünist Parti'nin mevcut iktidarı değiştireme gücüne sahip olmadığını gösteren bir ayaklanma patlak verdi. Bunu yapacak ne insani, ne örgütsel ne de askeri potansiyele sahipti ve siyasi gelişimi için başka yollar arayışına girdi. Ayaklanmanın liderleri olan Vasil Kolarov ve Georgi Dimitrov devreye girerek silahlı mücadele ve yeni bir ayaklanma yoluyla iktidarın zorla ele geçirilme sürecinin devam ettirilmesine karar verdiler.

Eylül Ayaklanması'ndan sonra tutuklanan siyasi mahkumlara polis eşlik ediyor

Bunun gerçekleşmesi için iki yol vardı- yasadışı askeri örgütün kurulması ve yönetimi istikrarsızlığa sürükleyecek partizan hareketinin desteklenmesi. Parti tüm çabalarını bu yöne yoğunlaştırdı ve parti siyasi güç olmaktan çıkıp yasadışı, yıkıcı bir örgüte dönüştü.”

1923 yılının aynı ayında patlak veren Eylül Ayaklanması bastırıldıktan sonra Komünist parti yasaklandı, yönetim üyelerine yönelik baskı ve zulmü artırdı. Buna mukabil onlar da hükümet yetkililerine ve polise karşı saldır planlarını yapmaya başladılar.

Saldırıdan sonra kilisenin içi

16 Nisan 1925 günü saat 15.23'te bombacılar bombanın fitilini ateşledi ve patlamanın ardından kilisenin üzerinde kara bir bulut yükseldi. Kilisenin ana kubbesi çöktü ve altında çok sayıda masum insan hayatını kaybetti. Kurbanlar arasında 12 general, 15 albay ve savaşlarda vatanları için kahramanca savaşan ve hayatta kalan diğer subaylar da vardı. Büyük bir trajedi yaşandı ve kaos başladı.

Prof. Yançev’e göre meşru devlet yetkililerinin ve kolluk kuvvetlerini saldırıdan sorumlu tutma girişimleri yeni bir şey değildi.

Saldırıdan sonra kilise – kartpostal

"Bu iddia olaylar sırasında ve hatta olaydan önce, devletin karşılık verilmesi gereken bir terör uyguladığı gerekçesiyle ortaya atıldı. Komünist partisi liderlerinin, yeni silahlı bir ayaklanma başlatma politikasının parti çevrelerinde bile mutlak bir şekilde kabul görmediği bilinen bir gerçektir. Saldırıdan sonra insanlık dışı eylemini kınayan parti üyeleri toplu halde partiden ayrılmaya başladılar.

Bulgaristan tarihinde bu kara günün üzerinden bir asır geçmesine ragmen hala olay ile ilgili soru işaretleri var. Bunlar arasında saldırıyı gerçekleştirenlerin tam niyetlerinin ne olduğu sorusunun cevabı da yer alıyor.

Kilise duvarında kurbanlar anısına yerleştirilen anıt levhası

"Ne yazık ki elimizdeki açıklamalar olaydan sonra yapıldı. Bu açıklamalar hayatta kalan ve masum kalmak isteyen komünist üyeler tarafından yapıldı. Baş organizatörler saldırıdan hemen sonra öldüler ve amaçlarını öğrenmemiz mümkün değil. Bunun dışında siyasetle uğraşan ordu mensuplarının mevcut siyasi yönetimin fiziksel olarak yok edilmesiyle siyasi iktidarı devirebileceğini düşünmeleri mantıksız geliyor. Bu mümkün değil, zira bir iktidar partisi 10 bakandan oluşmaz. Siyasi yönetimi yok ederek, ülke genelinde kaos yaratma ve devlete el konulma fikri bence saflıktan da öte bir şey."

Yazı: Yoan Kolev ve İvo İvanov

Çeviri: Ergül Bayraktar

Foto:BTA-arşiv, Samokov Tarih Müzesi, Devlet Arşivleri, lostbulgaria.com, wikipedia.org





Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Cuma öğleden sonra

İslâm dini, insanlara rehberlik etmek üzere verilen ve hayatlarını inanç, davranış ve ahlâk boyutlarıyla ferdî ve içtimaî bakımdan düzenleyen ilâhî kurallar bütünüdür. Bu bakımdan İslâm dini ilâhî kaynaklıdır, yani Yüce Allah’a dayanmaktadır. Doğrudan..

Eklenme 21.02.2025 14:05

Özgürlük Havarisi Levski’nin not defteri bize bir çok yüzünü gösteren evren gibidir

Vasil Levski , Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan kurtuluşu için mücadele eden bir Bulgar devrimci ve milli kahramanıdır. Dahili İhtilal Örgütü’nün “fikir babası”, kurucusu ve örgütleyicisi olması sebebiyle minnettar Bulgar halkı onu Özgürlük..

Eklenme 18.02.2025 06:10

Cuma öğleden sonra

Temizliği neredeyse bir iman meselesi haline getiren İslâm dini, Allah'a iyi bir kul olmanın temiz bir Müslüman olmaktan geçtiğini öğrenmiştir. Günlük temizliğe, elleri yıkamaya, dişleri temizlemeye, elbiseleri temiz tutmaya önem veren İslâm, belirli..

Eklenme 14.02.2025 14:05