Ramazan ayı, hayır yapma ayıdır. Bu hayırlar arasında malî/maddî özellikteki hayırlar da önemli yer tutar. Oruç tutamayan ve kazasını yapamayacak mazereti bulunanların fidye verme zorunluluğu ve Ramazan ayına mahsus ibadetlerden birinin fitre sadakası olması ve vacip hükmünde bulunması, Ramazan ile maddî yardımlaşma arasındaki sıkı bağa işaret eder.
Şüphesiz, inananlar Ramazan ayında sadece fitre sadakasıyla yetinmezler. Genellikle zekâtlarını bu ayda verirler ki, hem zekât sevabını hem de Ramazan ikramiyesi kazansınlar. Ayrıca bol bol sadaka verirler, Allah’ın kendilerine bahşettiğinden infak ederek O’nun rızasını ararlar. Ancak Ramazan ayına has bir özellik ve müminin görevi, bu mübarek ayın güzelliklerinden biri olan fitre sadakasının özel bir yeri vardır.
Aslında çok fazla bir şey olmayan, miktarı az, ama kıymeti çok büyük olan fitre, aynı zamanda insanın özünün bir yansımasıdır. Zira fitre, fıtratla aynı anlama gelir. Bir anlamda fitre, insanın fıtratının gereği olan bir dinî vecibedir. Bu yüzden Peygamber Efendimizin hadisinde belirtildiği gibi, fitre verilmediği sürece Ramazan orucu yer ile gök arasında “muallak” kalır; yani asılı durur, askıda kalır ve Yüce Huzura ulaşamaz. Ancak mümin, özünü konuşturup fitresini vererek, özlü sözünü söylediğinde, Ramazan ayında yaptığı taat ve ibadetler, hayır ve hasenat, Cenâb-ı Allah’ın huzuruna çıkar, değerlendirilir ve değer bulur. Bu sayede Ramazan ayını en güzel şekilde geçiren kullar, değer kazanır, değerli olurlar.
Bir coğrafya haritası 1877- 1878 Rus- Türk Harbi ardından modern Bulgaristan’ın doğuşuna yardım eder. Avusturya- Macaristan İmparatorluğundan araştırmacı, tarihçi, seyyah Feliks Kanitz (1829 – 1904) 3200 köy ve kasabayı gezen ve onlar..
Anıtlar, geçmişte yaşanan önemli olayların anısını canlı tutmaktadır. Çoğu, fedakarlığı, vatanı savunurken hayatını kaybeden kahramanların yattığı toprakları anlatır. Tarihçiler ise, bu tarih parçacıklarını bir araya getirerek zamanın genel tablosunu..
On bir ayın sultanı mübarek Ramazan ayı yine kapımıza dayandı, bereketiyle geldi. Bu yüzden biz de "Merhaba ey şehr-i Kur'ân! Merhaba ey şehr-i sıyam! Merhaba ey şehr-i kıyam! Merhaba ey şehr-i gufran! Ve Merhaba ey şehr-i insan!" diyerek uzaklardan..