Bulgar gülünün mis kokusu ve dünyanın dört bir köşesinden turist çeken çiçek toplama kampanyası, gül yetiştiriciliği işinin hoş tarafı olurken dikenli tarafı da yok değil. Ülkedeki gül yetiştiricileri, “Gülü seven dikenine de katlanır” deyimini ispat edercesine birçok zorlukla başa çıkmaya gayret gösteriyorlar.
Bulgaristan Gül Üreticileri Meslek Birliği tarafından bundan sayılı günler önce Pavel Banya’da düzenlenen toplantıda sektör temsilcileri bir araya geldi.
Katılımcılar arasında yer alan Atanas Mavrodiev, toplam 25 000 dekar toprak işlemekte olup önümüzdeki yıldan itibaren gül üretimine başlayarak Skobelevo köyü kırsalında yer alan 1000 dekarlık araziyi gül vadisine dönüştürecek. Mavrodiev, toplantıda sektörde esas sorunlardan biri olan kuraklığı gündeme getirdi.
“Sondaj yapmak, en az 4 yıl ve 30 000 leva alan bir iştir. Bu gerçekten uzun süren ve yolsuzluğa önkoşul oluşturan bürokratik işlemler içeren bir süreçtir. Devletin yüzde 70’e varan oranda sondajların finansmanına katılmasını, geri kalan kısmın üretici tarafından karşılanmasını istiyoruz. Sürelerin olması da çok önemli, zira yeni sondaj için 4 yıl beklemek gerekirse gül bahçesi kuruyabilir de. Yüklü miktarda cezalar uygulanıyor. Sondaj tescili yaptırmadan sulama yaptığınız saptanırsa eğer 16 000 leva tutarında ceza uygulanır. Her defasında” diye konuştu Atanas Mavrodiev.
Rıdvan İlyaz, Gül Vadisi’nde akgül olarak bilinen “Alba” gülü yetiştiriciliği yapan az sayıdaki üreticilerden biridir.
“Şu an 50 dekar işliyorum ve her sene arazi artırımı yapmak sureti ile ekili alan büyüklüğünü 150 dekara çıkarmayı hedefliyorum”.
Sulama büyük bir sıkıntıdır. Bir yandan tek başına sulama yapmaya kalkarsan çok uzun zaman beklemen lazım, diğer yandan ise hiç te az olmayan miktarda para yatırmak gerekir. Belirli bir oranda olsa dahi karşılıksız finansman imkanını sağlayan bir önlemin getirilmesinde çok büyük fayda olur.
Akgül yaprakjlarından elde edilen ürün, “Damascena” gülüne kıyasla çok farklıdır. Son yıllarda parfüm sektöründen akgül yağına büyük talep var. Japonya’da ise “Alba” gülü yağı ilaç üretiminde kullanılıyor.
Rıdvan İlyaz halihazırda akgül ekinleri için sübvansyon almadığını belirtti. Yokolmaya yüz tutmuş kültür türü olan akgül üreticilerine Devlet Tarım Fonu üzerinden ek sübvansyonun ödenmesi ömgörülmüş olsa da “Alba” cinsi sicillere dahil edilmesiği için fiiliyatta yok sayılıyor.
Gül Üreticileri Meslek Birliği Başkanı Petar Simeonov, bu konuyu Tarım Bakanlığı gündemine getireceklerini öne sürdü.
Gül çiçeği eskiden beri Bulgaristan’ın sembolü olsa da Yağlı Gül Yasası, bundan ancak 4 yıl önce onaylandı. Gül Üretiminin Geliştirilmesi Stratejisinin onaylanması yönündeki ilk girişimin tarihi de aynı. Strateji taslağı yasama ve yürütme erki tarafından ele alınmayı beklerken eskiyen belgenin yeniden yazılması gerekliliği oluştu.
Stratejinin onaylanmadığı bu dört yıllık dönemde ise güller defalarca açtı, çiçekler toplanıp işlendi, elde edilen Bulgar gül yağı ülkemize ün kazandırmaya devam etti. Bu durumun hep bölye sürmesi düşünülemez, çünkü gül üretiminin ne yönde ve nasıl gelişeceğine ilişkin belirsizliği sürerken yetiştiricilerin hesabı gittikçe çok tutmuyor. İş gücü, işleme ve gübre gibi masrafları artan gül bahçesi sahipleri, sonunda gelir gider muhasebesi yapınca elde dekar başına cüzi bir kazancın kaldığını paylaşıyorlar.
Tarım Bakanlığı verilerine göre Bulgaristan’da bulunan gül masiflerinin toplam alan büyüklüğü 52 000 dekar olurken en az 10 000 dekardan gül çiçekleri toplanmıyor. Terkedilen masifler çoğalırken gül çiçekleri sökülmüyor. Bu durumun olası sebeplerinden biri sözüm ona “Ukrayna yardımıdır”. Dekar başına ödeme yapılan bu destekten faydalanmak isteyenlerin karşılamaları gereken şart, gül bahçesi varlığı olmaktadır. Gül yetiştiricleri ve meslek örgütü, bu durumun değişmesi gerektiğine ilişikin kesin görüş bildirdiler.
Gül Üreticileri Meslek Birliği’nin teklifi, destekten yararlanma konusunda örneğin bir üretici için en çok 200 dekar olmak üzere alan büyüklüğü sınırının getirilmesi, geri kalan kaynakların ise sondaj veya gerekli teknik donanımın satın alınması için kullandırılması yönündedir, çünkü küçük çapta üretim yapanlar bahçelerini işlemek için teknik araçları kiralamak zorundalar.
Oysa gül üretimine ilişkin strateji beklenirken, belgeye tam olarak neyin dahil edilmesi ve kaç yıllık perpektifle hazırlanması gibi konular uzun uzadıya tartışılırken gül yağı piyasasında boşalan pozisyonlar, rakipler tarafından dolduruyor. Rekabet ise gittikçe kızışıyor. İyi bilinen geleneksel gül yağı üreticisi olan Türkiye ve İran’ın dışında Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’da da artık gül yağı üretimi yapılıyor.
Gül Vadisinde ilk gül üreticileri arasında yer alan bir soydan olan Raycho Yulianov, bu konuda şunları söyledi:
“Bulgar gül yağının Bulgaristan’ın amblemi olması, hikayedir. Bu konuda hem kendimizi hem dünyayı aldatıyoruz. Bizim yağımızın değeri 10-12 000 avro olurken Sudi Arabistan’da üretilen yağın değeri 30 000 avrodan aşağı düşmiyor. Öncelikle uygulanan teknoloji kötüdür, ayrıca gülün nasıl toplanıp nasıl muhafaza edileceğini bilmiyoruz, eski geleneklere uymuyoruz. Kazanlara ne gelirse, odur. Bazı devlerlerde maliyet çok düşük olur. Bir yandan gül yağı üretiminde esas unsur enerji olurken gaz fiyatının düşük olduğu bu ülkelerde toplayıcılar, kilo başına 40 stotinka alıyor. Bizim toplayıcılar ise kilo başına artık 2 leva istiyor. Bu devletler bir kilogram gül yağını 5000 avroya satma lüksüne sahip olurken bizim üreticilerin böyle bir lüksü yok, bizde maliyet 8-9 000 avroyu buluyor”.
Büyük ölçekli tarım üreticisi olan Atanas Mavrodiev, radyomuza konuşurken iş gücü sıkıntısını önümüzdeki yılda işçi ithalatı yaparak çözmeyi düşündüğünü paylaştı. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden 500 kadar kişiyi istihdam etmeyi planladığını söyleyen çiftçi, onlar için kampanya döneminde ödenen 1100 levalık maaşın kabul edilir olduğunu belirtti.
Bulgaristan’daki gül üreticileri diğer meydan okumalarının yanı sıra AB’nin değişen gerekliliklerine de uymak zorundalar. Sektörde çalışanlar dekarbonizasyon, gittikçe daha esirgeyici zirai ilaçların kullanılması ve tarla işçilerine istirahat odası, sıhhi alan ve yiyecek ile içecek temini gibi gittikçe daha büyük konforun sağlanması yönünde koşulan şartları karşılamak mevburiyetinde olacaklar.
Acaba bir sonraki gül hasadı, sektöre ilişkin stratejinin yokluğunda herkesin kendi derdine çare bulmaya çalışacağı üst üste beşinci kampanya mı olacak? Bundan 10, 20 veya 30 sene sonra turistlere Bulgaristan hatırası olarak yine mis kokulu gül çiçeği hediye etmek durumunda olacak mıyız? Bu soruların cevaplarını zamandan başka bilen yoktur.
Kaynak : BNR Stara Zagora Radyosu
Röportaj : Darina Koleva
Çeviri : Tanya Blagova
Foto: BTA, BGNESRazgrad İbrahim Makbul Paşa Camii'nin restorasyonu tamamlandı ve önümüzdeki yıl ziyaretçilere açılması bekleniyor. Razgrad Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, “milli öneme sahip anıt” statüsü içeren cami müze olarak kapılarını açacaktır. Kültür..
UNESCO’nun Yaşayan Miras Listesine Bulgaristan’dan daha 8 değerin eklendiği bu günlerde Veselina köyüne has “Gelin kınası” geleneği nin Bulgaristan’ın “Yaşayan İnsan Hazinelerinin” bir parçası olarak yer almasının 2. yıldönümünde folklor..
Karpuz macunundan Dervişler Günü’ne kadar Bulgaristan’ın yeni “Yaşayan İnsan Hazineleri” hangileridir? Bulgaristan’ın farklı bölgelerine has olup nesilden nesle aktarılan sekiz otantik gelenek ve yetenek, somut olmayan kültürel..