ABD başkanlık seçimleri konusunda heyecanlananlar yalnızca Amerikalılar değil, Avrupalılar da nefeslerini tutarak sonuçları bekliyor – Kamala Harris'in zaferi gerçekten tutarlı bir politika ve öngörülebilirlik getirir mi, Avrupa, ikinci bir Donald Trump dönemine hazır mı?
Yurtdışı seçimlerin transatlantik ilişkiler üzerindeki olası etkisi ve bunların ticaret, savunma ve Ukrayna'daki savaş üzerindeki etkileri AB “Euranet Plus” köşesinin konusudur.
Birbiriyle çelişen iki dünya görüşüne sahip iki aday ve bu ilk kez yaşanmıyor olsa da, farklı olan şey bunun değişen dünya düzeni ve Amerika'nın öncelikleri arasında gerçekleşmesidir.
Demokrat aday Kamala Harris'in görüşü şu yönde:
“Küresel taahhüdümüzü takip etmeye, uluslararası haklara ve normlara saygı göstermeye, hem yurt içinde hem de uluslararası alanda demokratik değerleri desteklemeye, ortak hedeflere ulaşmak için müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız.“
Cumhuriyetçi Donald Trump'ın vizyonunun bir parçası şöyle:
“Yıllarca yabancı uluslar inşa ettikten, yabancı sınırları savunduktan ve yabancı toprakları koruduktan sonra, nihayet ülkemizi inşa etmeye, sınırlarımızı korumaya ve vatandaşlarımızı korumaya başlayacağız. Buna "Önce Amerika" deniyor ve daha önce hiç görülmemiş seviyelerde gerçekleşecek”
Donald Trump, tüm ülkelerden yapılan ithalata yüzde 10, Çin'den yapılan ithalata ise yüzde 60 gümrük vergisi uygulama sözü verdi.
Böyle bir karar dünya çapındaki tedarik zincirlerini etkileyecek ve muhtemelen karşı önlemler almayı tetikleyecek ve maliyetleri artıracaktır.
Donald Trump’in sözleri şu yönde:
“ Şirketler ürünlerini burada üretmezlerse, çalışanlarımız ve korunan şirketlerimiz ile rekabet etme ayrıcalığı için ürünlerini ABD'ye göndermek üzere yüksek tarifeler ödeyecekler.Şirketlerimizi çok güçlü gümrük vergileriyle savunacağız. Tüm sistemimizi savunacağız. Avrupa Birliği, kulağı o kadar güzel ve muhteşem geliyor. Bütün o güze küçük Avrupa ülkeleri bir araya toplanmış.Onlar acımasız. Onlar bizim otomobillerimiz veya tarımsal ürünlerimizi satın almıyorlar. Onlar ABD’de milyonlarca ve milyonlarca otomobil satıyor. Hayır, hayır, hayır, bedelini ağır ödemek zorunda kalacaklar.”
Peki ABD seçimleri öncesinde Avrupalı liderler ve yüksek mevkilerde bulunanlar arasındaki duygular neler?
Sırasıyla Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın yorumlarını aktarıyoruz:
“ABD'de ne olursa olsun, Avrupa'nın kendi başına ve müttefikleriyle işbirliği içinde daha fazlasını yapabilmesi gerekiyor.”
“Avrupa-Atlantik Birliği'ne ve aramızdaki dayanışma ve dostluğa güveniyoruz, ancak bunun ötesinde daha fazlasını yapmalıyız”
“Hiçbir pozisyonum yok ama bu seçimi kim kazanırsa kazansın, Kamala Harris ya da Donald Trump, birlikte çalışabileceğimize olan inancım tam.”
“Bizler mi ne yapacağız? Trump geri gelirse, birkaç şişe şampanya açacağız. Diğerlerinin ne yapacağı ise başka bir konu.”
Bazı durumlarda, Avrupalı politikacıların Donald Trump'ın ikinci dönem göreve başlamasından endişe duyduğu izlenimi ediniliyor.
Ancak Avrupa diplomasisi, Trump'ı aslında çok iyi tanıdığını ve ona hiçbir şeyle sürpriz yapamayacağını, ikisinden hangisinin Amerikan korumacılığını yeneceğinin gerçek olacağını söyleyen açıklamalarla çıkıyor.
Her ne kadar Trump tarifelerden bahsetse de Demokrat Joe Biden'ın yönetimi sırasında enflasyonu düşürmeye yönelik yasanın imzalanması Avrupa ekonomisini olumsuz etkiliyor, çünkü sağlanan sübvansiyonlar ve vergi indirimleri nedeniyle üretim, yatırımlar ve doğal kaynaklar ABD'ye yönlendiriliyor ve AB stratejik öneme sahip sektörlerde rekabet gücünü kaybediyor.
Blagoevgrad’daki Amerikan Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Robert Phillips Jr., Trump'ın zaferinin Brüksel ile Washington arasındaki ilişkiler açısından ne anlama geleceği sorusu üzerine şu cevabı verdi:
“Konu, Trump olunca kimsenin ne zaman ve tam olarak ne yapacağını bilmediğini unutmamalıyız. Onun da bildiğinden emin değilim. İlk döneminde daha az hazırlıklıydı. Ama artık daha iyi eğitimli insanlardan oluşan bir ekiple geliyor ve AB'ye daha düşmanca davranacak.
En büyük zorluk, onun bakış açısına göre AB'nin ticaret ve güvenlik alanlarında savunmasız hale gelmesine izin verdiğini anlaması. Durumları işlem olarak görüyor ve bu onun dış politikasının önemli bir parçası olacak.“
Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde, ABD ve AB gerçek bir ticaret savaşının eşiğindeyken Washington'da dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile görüştüğünü hatırlıyorum.
Sonra da Trump yeni, yüksek gümrük vergileri tehdidinde bulundu ve Brüksel karşılık vermekte kararlıydı.
Daha sonra Juncker öngörü gösterdi ve durumu, tırmandırmak yerine Trump'a, Juncker'in bu konuda karar verecek konumda olmasa da soya fasulyesi ihracatının artacağı gibi duymak istediği sözler verdi.
Ancak bu yaklaşımla ikili birbirini anlayabildi ve bir ticaret savaşının önüne geçildi.Ancak Trump'ın mevcut talepleri uygulanırsa Avrupa ticaretine zarar verebilir, hatta resesyona yol açabilir mi ve AB'nin onunla anlaşmaya varma olasılığı nedir?
“Ekonomistlerin, Avrupa ekonomisine zarar verip vermeyeceğini söylemesi gerekiyor.Ancak bunun ifade ediliş şekline bakmak ilginçtir. Kendisi, “tatlı Avrupa” için “muhteşem “ olan “küçük Avrupa ülkelerinden” bahsediyor. İngilizce'de sanki üstünlük ya da aşağılama duygusuyla söylenmiş gibi küçümseyici geliyor. Ancak bir şekilde zarar gördüğünü ve kullanıldığını hisseden ve artık korunacaklarını duymak isteyen destekçileriyle konuşuyor. Ve kendini koruyucu konumuna koyarken sözleri kısmen seçmenlere yöneliktir.”
Kamala Harris kazandığı durumda Avrupa'yı neler bekliyor?
“ Genel anlamda konuşursak, güvenlik sorunları söz konusu olduğunda Harris'in ABD ile AB arasındaki ortak değerlere bağlı kalmaya devam etmesi beklenebilir, dolayısıyla işler aynı şekilde devam edecek. Dış politika konularında merkezcidir ve Avrupa'ya ve istikrarlı ilişkilere verdiği destek devam edecek.
Korumacılıkla ilgili olarak Amerikan endüstrisinin ekonomik zorluklarına değinecek. Bu sorunu Trump yarattı ve bu sorun, hala orada.
Harris'in cumhurbaşkanı olması durumunda, herhangi bir değişiklik gerekiyorsa, bunun tek taraflı olarak dayatılması yerine çeşitli aşamalarda ve düzeylerde müzakere edilmesi daha olasıdır.”
Avrupa'nın en büyük iki güvenlik sorunu olan Ukrayna'daki savaş ve Orta Doğu'daki istikrarsızlık göz önüne alındığında olası senaryolar nelerdir?
“ Her ikisi de, Avrupa'nın savunması konusunda daha fazla sorumluluk almasını ve Avrupa'nın artık kendi güvenliği konusunda çok daha ciddi düşünmesi gerektiğini düşünüyor. Bu, Avrupalıların araştırma ve geliştirmeye daha fazla yatırım yapmak zorunda kalacağı anlamına gelecektir.Avrupa'da muhtemelen daha fazla silah üretim tesisinin kurulmasının yanı sıra savunma ve askeri harcamaların artması gerekecek. ABD'nin Avrupa savunmasını Avrupalıların ellerine bırakma zamanının geldiğine dair ortak bir görüş hakim. Nükleer şemsiye konusu yürürlükte kalacak, ama genel anlamda Avrupa kendi başının çaresine bakmak zorunda kalacak.
Avrupalı liderlerin bu fikir üzerinde düşünmek için dört yılı vardı ve ne yazık ki ortada somut bir sonuç ve çözüm yok.
Trump’a gelince,onun için doğru an önemli. Hızlı ve yıkıcı bir şekilde hareket etmesi muhtemeldir. Onun yaklaşımı, Avrupalı politikacılar için gerçek sorunlar yaratacak tartışma ve anlaşmaya izin vermeden bir şeyler önermek.
Ukrayna konusunda ise, durumu "düzelteceğini" ancak bunun muhtemelen Cumhurbaşkanı Putin'in çıkarlarına uygun bir şekilde yapılacağını söyledi.
İşleri "düzeltip düzeltemeyeceği" ayrı bir soru, ancak Avrupa ülkelerinin yetişip yetişemeyeceğini görmek için yardımı kesinlikle çok kolay bir şekilde geri çekebilir ve şu anda durum böyle olacak gibi görünmüyor.
Söz Orta Doğu’daki duruma gelince, Trump kazanırsa bu, İsrail Başbakanı Netanyahu'ya her istediğini yapması için daha fazla sınırsız yetki ve destek anlamına gelecek. İsrail hükümetini, Biden yönetiminden bile daha fazla destekleyen Trump, onu, İsrail hükümetini yeterince desteklememekle suçluyor. Harris yönetiminde Ukrayna'ya verilen destek devam edecek, ancak Avrupa ülkelerinin bu sürece daha fazla katkıda bulunması fikriyle. Büyük olasılıkla savaş devam edecek ve herhangi bir müzakereye varılıp varılmayacağı da belli değil. Orta Doğu konusunda Harris’in, Filistinlilerle daha fazla ilgilenmesi beklenirken İsrail hükümetine de destek devam edecektir.”
Trump cumhurbaşkan olursa ABD'nin NATO'dan çekilmesi veya ittifaka katılımını azaltması gibi gerçek bir tehlike var mı?
“ ABD, NATO'dan resmen çekilemeyecek. Çünkü Senato tarafında hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi senatörlerin NATO'dan ayrılma konusunda benzer endişeleri vardı. Senato'da ise az sayıda Cumhuriyetçi senatör dışında çoğunlukta böyle bir şeye destek yok.
Yani herhangi bir değişiklik olmayacak ama Trump'ın NATO'yu pek umursamadığını söylemesi olasıdır ve İttifak, üyelerinden birinin saldırıya uğraması durumunda diğerlerinin de savunmaya katılacağı güvenine dayanmaktadır.Ve birkaç dikkatsiz açıklamayla bu güven yok edilebilir. Mesela bir ülkeye saldırırlarsa "birkaç tank göndeririz" demek bile bu İttifakın tüm anlamını baltalıyor.“
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
“Hak ve Özgürlükler İttifakı” , Türkiye’de Bulgaristan’daki erken Parlamento seçimleri için kullanılan 48 000'den fazla oydan yaklaşık yüzde 65'ini ikna edici bir şekilde kazandı. Bu, 46495 kişinin oy kullandığı Haziran seçimlerine nazaran biraz..
Süredurum seçimler. Yarın her şeyin yoluna gireceğini ve dört yıl sonra seçimler vesilesiyle sizinle haberleşeceğimize dair son damla umutla dolu seçimler. Politikacılardan, kendimizden ve oy vermeyen diğer insanlardan gelen üzüntüyle dolu..
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..