Geçen hafta Ursula von der Leyen, ilk görev dönemine nazaran Parlamentosu'ndan (AP) daha fazla oy alarak ikinci dönem Avrupa Komisyonu Başkanlığına seçildi.
Roberta Metsola, mutlak çoğunluğu elde ederek 2,5 yıllığına olmak üzere, bir kez daha AP Başkanlığına seçildi. Böylece AB'nin önceki beş yıllık gidişatı sağlamlaştırılmış oldu.
Von der Leyen'in gerekli sayıda oyu alamayacağına dair korkular gerçekleşmedi.Von der Leyen, oylamaya katılan toplam 707 milletvekilinden, 401 "evet", 284 "hayır" ve 16 "çekimser" oy aldı, 7 oygeçersiz sayıldı. Bir önceki oylamada toplam 751 milletvekilinden 383’ünün desteğini almıştı.
Leyen güvenoyu yoklaması öncesinde AP Genel Kuruluna hitap etti ve şu ifadeleri kullandı:
“Avrupa, önümüzdeki 5 yıl boyunca rotasını çizecek ve önümüzdeki 50 yılda küresel olarak yerini belirleyecek olan çok zor bir seçimle karşı karşıya bulunuyor”.
Von der Leyen, vizyonunu şöyle özetledi:“Avrupa dünyanın dört bir yanındaki diktatörleri ve demagogları kontrol edemez, ancak kendi demokrasisini korumayı seçebilir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra şekillenen Avrupa'nın, tüm kusurları ve eşitsizlikleriyle hâlâ tarihin en iyi versiyonu olduğuna inanıyorum”.
Von der Leyen, Avrupa'nın "ne içeriden ne de dışarıdan" parçalanmasına izin vermeyeceğini vurgulayarak, "Toplumlarımızdaki aşırı kutuplaşmaya asla izin vermeyeceğim. Demagogların ve aşırılıkçıların Avrupalı yaşam tarzımızı yok etmelerini asla kabul etmeyeceğim. Bugün burada, bu evdeki tüm demokratik güçlerle birlikte mücadeleye liderlik etmeye hazır olarak duruyorum." ifadelerini kullandı.
Adayı Ursula von der Leyen olan Avrupa Halk Patisi /EPP/ siyasi grup başkanı Manfred Weber'e göre onun programı önümüzdeki 5 yılın tam programıdır:
“Bugün birçok şey tehlikede. Avrupalılar radikal bir Avrupa değil, demokratik bir Avrupa istiyor. Orbán, Le Pen ve Mélenchon gibi insanları bölmek yerine, birlikte çalışmamızı ve uzlaşmaya varmamızı istiyorlar. Avrupalılar bölünmüş değil, birleşik bir Avrupa istiyor ".
“Putin demokrasilerimize saldırıyor, Trump'ın yeniden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olma riski var ve Avrupa çapındaki müttefiklerinin ilerlediğini görüyoruz“ diyen Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı'ndan Avrupa Parlamentosu üyesi Rafael Glucksman şunu vurguladı:
“Bir dönüm noktasında yaşıyoruz ve ortak sorumluluğumuz çok büyük. Biz Sosyal Demokratlar demokrasi düşmanlarının önünü kesmek için burada olacağız.Çin'e ve Körfez'deki petrol monarşilerine bağımlılığını sona erdiren güçlü bir Avrupa inşa etmeliyiz".
“Geçen ay düzenlenen seçimler, kimsenin görmezden gelemeyeceği bir ders verdi “ açıklamasında bulunan “Avrupa Yurtseverleri” ittifakı Başkanı Jordan Bardella, her yerde yurtseverlerin konumlarını güçlendirdiklerini, liberallerin, merkezcilerin ve yeşillerin konumlarını ise zayıflattıklarını belirtirken şöyle konuştu:
“Bu Avrupa Parlamentosu’nun milletvekillerini, Bayan von der Leyen'in Komisyon başkanlığındaki görev süresinin tek bir yetki olarak kalmasını sağlamaya çağırıyorum."Avrupa Yurtseverleri" birlikte ve sorumlu bir şekilde yeniden seçilmenize karşı çıkacak”.
Avrupa Halk Partisi /EPP/ milletvekili Andrey Kovatchev’e ilk sorum şöyle oldu:
Avrupa şüphecilerinin artan seçim sonuçları göz önüne alındığında Von der Leyen'in yeniden seçilmesi göründüğü kadar olumlu bir sinyal mi?
“Avrupa Parlamentosu'nun ilk haftasının son derece başarılı geçtiğini düşünüyorum, bazı aşırı partilerin söylemleri dışında farklı bir şey yoktu.Bu arada, sanki herkes vatansever değilmiş gibi onlara "Avrupa Vatanseverleri" demeyi doğru bulmuyorum, çok yanıltıcı bir terminoloji.Roberta Metsola, mutlak bir çoğunlukla onaylandı, ardından Parlamentonun Başkan Yardımcıları ve defterdarlar da büyük bir çoğunlukla seçildi.Nihayet sizin de söylediğiniz gibi 5 yıl öncesine göre daha fazla oy alan Ursula von der Leyen, yeniden Avrupa Birliği Komisyonu Başkanlığına seçildi.Aynı zamanda bu oturumda parlamento tek bir karar kabul etti ve bu karar Ukrayna'ya verilen desteğin devam etmesi yönünde oldu.Bu çok önemliydi çünkü yeni yetkiyle Avrupa Parlamentosu'nun tutumunu bir şekilde değiştireceği neredeyse kesindi.
Desteğimizin sürdürülebilir ve temel değerlerle bağlantılı olduğuna, komşusundan şiddet gören bu ülkeye, mağdura destek verdiğimize dair çok net bir dış politika sinyali verdik.”
Aynı zamanda, von der Leyen'in arkasında birleşen siyasi güçler, Hıristiyan Demokratlardan Sosyal Demokratlara, liberallerden yeşillere kadar ideolojik olarak çok farklı. Böyle bir birlik, Avrupa kurumlarının çalışmaları açısından gelecekte ne kadar dayanıklı olabilir?
“Avrupa Parlamentosu her zaman bu şekilde, değişken çoğunluklarla çalıştı. Ancak bu görev süresinde Avrupa Halk Partisi daha da kaçınılmaz bir faktör haline geliyor.O olmadan sağda da solda da çoğunluk sağlanamaz. Avrupa Birliği'nin çekici olmaya devam etmesinin, ekonomisini geliştirmesinin, yeterli istihdama sahip olmasının, bilimsel ve kalkınma faaliyetlerine iyi yatırımlar yapılmasının garantörü olacağız, AB ve Bulgaristan da dahil, üye ülkeler bunu ihraç etmeye devam edecek, çünkü biz ihracat odaklı bir ekonomiyiz ve rekabet gücümüzün teste tabi tutulmaması gerekiyor.“Yeşil Anlaşma”nın revize edilmesinde ısrarcı olmamızın nedeni budur. Diğer önemli konu ise savunma, AB'de birbirleriyle işbirliği yapan daha verimli bir savunma sanayisine sahip olmak, hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri ve kara kuvvetleri için özellikle ABD'li üreticilere karşı rekabetçi fiyatlara sahip rekabetçi ekipmanlar üretebilmek.”
"Avrupa Yurtseverleri" ve "Egemen Milletlerin Avrupası", Beyaz Saray'daki durumun gelişimine göre, daha sonraki bir aşamada kullanılabilecek bir tür saatli bomba değil midir?
“Avrupa Parlamentosu'nda aşırı sol ve aşırı sağ olmak üzere, ne bir tarafta ne de diğer tarafta açık ve ezici bir çoğunluğa sahip olduğumuzu düşünüyorum, bu arada, oyların çoğunda örtüşüyor ve son parlamentoda da öyleydi- komünistler, aşırı solcular ve sözüm ona "aşırı sağ". Tekrar söylüyorum, bu Parlamentonun Avrupa Halk Partisi /EPP/ karşısında merkezde ve merkez sağda büyük istikrar sağlayıcı çoğunluğa sahip olacağını düşünüyorum.”
Peki "Avrupa Vatanseverleri"nin ve "Egemen Milletlerin Avrupası"nın rolünü nasıl görüyorsunuz? Onlardan ne bekliyorsunuz?
Bazı açıklamalarında daha ılımlı olma kararı almadıkları sürece etken olmayacaklar.Bu arada Le Pen'in partisinden de buna benzer sinyaller geldi.Neo-Nazizm yönünde bazı sinyaller nedeniyle "Almanya İçin Alternatif" Partisini saf dışı bıraktıklarını da hatırlayalım. Aynı zamanda parti başkanı olan meslektaşım Jordan Bardella, hem baba Le Pen hem de kız Le Pen'in önceki açıklamalarına kıyasla son derece ılımlı açıklamalarda bulundu.Bu partinin nasıl gelişeceğini görmemiz lazım, ama şimdilik bir tür sıhhi kordonu altındalar, hiçbir şey onlara bağlı değil ve önerileri Avrupa Parlamentosu'nda çoğunluğu sağlayamıyor.Ve diğer küçük gruptan hiç bahsetmiyorum, kesinlikle hiçbir şeyin bağlı olmayacağı 25 kişi olduğunu düşünüyorum.
Bunu seçim kampanyası sırasında defalarca dile getirdim- son derece Avrupa karşıtı ve anti-demokratik sloganlarla yola çıkan bu kişiler, seçmenlerinin isteklerini haklı çıkaramayacaklar, çünkü Avrupa Parlamentosu'nun balkonunda üst sıralarda marjinalleştirilmiş küçük bir grup olacaklar. Böyle insanlardan Avrupa marşı söylenirken ayağa kalkmadıklarını, çünkü Avrupa'nın marşı yokmuş ve bir ülke değilmiş sözlerini duyduğumda, çok üzülüyorum.Hemen hemen her şehrin, her futbol takımının, her spor kulübünün marşı vardırve Avrupa ortak evimize saygısızlığın bu şekilde gösterilmesi son derece üzücü.Örneğin şimdi aklıma Vidin şehrinin marşı geliyor:"Bdintsi - aslanlar, devler ". Vidin şehrinin marşı söylenirken ayağa kalkmayacaklar mı?Onların mantığına göre, hiçbir şehrin herhangi bir marş hakkına sahip olmadığı gibi, herhangi bir futbol takımı taraftarının da onun marşını dinlemeye hakkı yoktur. Bu karşılaştırmayı yapıyorum çünkü AB'ye olan bu saygısızlığın bu kadar düşük düzeyde olması beni son derece üzdü. “
Orbán'ın partisinden milletvekilleri EPP'nin parçası olduğu bir dönem vardı. "Avrupa Yurtseverleri"den EPP'ye geri dönüş süreci mümkün mü?
“Bu noktada böyle bir şey kesinlikle düşünülemez. Rusya ve Çin ziyaretleri gibi diğer üye ülkelerle koordineli olmayan eylemlerde bulunan Viktor Orbán'ın bu son derece provokatif ve tek taraflı davranışıyla bunun geri dönüşü olamaz.Çünkü biliyorum ki Bulgaristan'da onun bazı politikalarını beğenen insanlar vardı ve hala da var. Ve evet, ayrıca güvenlik politikaları, dış sınırların korunması politikaları, demografik politikalar, ailelere destek politikaları olmak üzere, bizim de paylaştığımız politikalar olduğunu hep söyledik.
Ancak Orbán - Vucic-Mickoski ekseninin bu kadar güçlü ve ne yazık ki Bulgar karşıtı olduğu Sırbistan ve Kuzey Makedonya'da özellikle Bulgaristan'ın ulusal çıkarlarıyla bağlantılı olarak yürütülen bu provokasyonlar düşünülürse, şu aşamada Viktor Orbán'ın merkeze dönebileceği yanılsamasına kapılmamız mümkün değil.
Onun milletvekillerini bölünerekya da belki bir noktada EPP'yi kendi partileri olarak tanıyan diğer “Avrupa Vatanseverleri” üyesi devletlerin milletvekillerini kastettim...
“Bu noktada hiçbir fikrim yok, şimdilik göreceğiz.Macaristan'da oldukça ciddi mevkiler kazanmış 7 milletvekilinden oluşan Macar muhalefet partisi "Tisza"yı EPP'ye kabul ettik ve onlarla çalışıyoruz.
Kasım ayından itibaren Avrupa'yı belki de zor bir dönem bekliyor.Onun ona yeterince hazır olduğunu düşünüyor musunuz?
“Beklemek ne demek?Geçen görev döneminde COVID beklemiyorduk, ama geldi. Savaş beklemiyorduk,ama Ukrayna'da korkunç bir savaş meydana geldi. Önümüzde neler var, anlaması zor. Fakat Tabii ki ABD'deki seçimlerden sonra Orta Doğu'da neler olacağını, Ukrayna'da adil bir barışın sağlanmasını bekliyoruz, bunun böyle olması çok önemli. Adil bir barış, yalnızca Ukrayna devletinin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin yeniden tesis edilmesi ve Rus kuvvetlerinin Ukrayna'nın uluslararası olarak tanınan sınırlarından çekilmesi anlamına gelebilir.Başka herhangi bir barış adil olmayacaktır. Başka herhangi bir Rus barışı da olabilir ama bu adil değil. Ancak Ukrayna'da yüzbinlerce masumun hayatını kaybettiği korkunç bir durumdan bahsediyoruz.Gelecekte Ukrayna nasıl toparlanacak, nasıl işleyecek göreceğiz, ama biz bu ülkenin toparlanmasına da destek olmaya devam ediyoruz.”
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..
“Hak ve Özgürlükler İttifakı” , Türkiye’de Bulgaristan’daki erken Parlamento seçimleri için kullanılan 48 000'den fazla oydan yaklaşık yüzde 65'ini ikna edici bir şekilde kazandı. Bu, 46495 kişinin oy kullandığı Haziran seçimlerine nazaran biraz..