Avrupa Komisyonu geçen hafta, 2025-2027 dönemi için AB bütçesinden 1,5 milyar avroyu harekete geçirmek üzere bir Avrupa Savunma Sanayii Programı oluşturulmasını teklif etti.
Avrupa Komisyonu, bunun, 2025'te sona erecek kısa vadeli acil durum önlemlerinden, savunma sanayisinin hazırlığını sağlamaya yönelik daha yapılandırılmış ve uzun vadeli bir yaklaşıma geçiş yapacak yeni bir yasal girişim olduğunu vurguluyor.
Strateji, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı ve AB'yi koruma ihtiyacı nedeniyle uzun süredir bekleniyordu.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell şöyle konuştu:
“Hatırlarsınız, iki yıl önce Stratejik Pusula'yı sunduğumda Avrupa'nın tehlikede olduğunu söylemiştim. Üzgünüm, haklıydım. Avrupa tehlikedeydi ve şimdi daha da büyük bir tehlike altındadır.”
“Ukrayna'nın şu anda ayda 200 bin 155 mm'lik mermiye ihtiyacı var, bu da yılda yaklaşık 2,5 milyon anlamına geliyor” diyen Josep Borrell şöyle devam etti: “Ukrayna'yı desteklemek istiyorsak bunu yapabilmeliyiz çünkü gökten hiçbir şey düşmez ve insanlar banknotlarla savaşamaz. Silah satın alınacaksa, banknotların o zaman değeri vardır, ama bu silahların üretilmesi gerekir. Dolayısıyla savunma yeteneğimizi artıran her şeyin Ukrayna için değeri vardır, çünkü biz de onu desteklemeye kararlıyız.”
AB'de mühimmat üretiminde ciddi artış yaşandığına dikkat çekti ancak şu anda eksik olanın finansman olduğunu da vurgulayan Borrell “Avrupa'da Pentagon'umuz yok” dedi ve 27 üye ülke arasında savunma konusunda parçalanmanın bir sorun olduğunu belirtti.
“27 üye ülkeye ve 27 farklı orduya bölünmüş durumdayız ve birbirimizle iş birliğini artırmamız gerekiyor. Bir rakamı aklınızda tutun, 2022'de üye devletlerin savunmasına yönelik yatırımlar 27 merkeze bölünmüş 58 milyar doları buldu.”
Üye devletlere Avrupa Silahlanma Programının Yapısı adı verilen yeni bir yasal çerçeve sağlanacak.
Avrupa Birliği Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry Breton, Ukrayna'nın bu stratejiye entegre edileceğini söyledi:
“Ukrayna'nın sanayi savunma üssünü Avrupa üssüyle tamamen entegre edeceğiz.Böylece Ukrayna sanayileri Avrupalı sanayilerle aynı faaliyette bulunabilecek ve bu sayede Ukrayna ile AB arasındaki iş birliğine destek vermiş olacağız. Böylece çok güçlü bir sinyal gönderdiğimizi düşünüyoruz.”
Kiev'de, Ukrayna'nın savunma kuvvetlerine ön cephe için ihtiyaç duydukları şeyleri sağlayacak ve en modern teknolojilerle uyumlu olacak bir İnovasyon Merkezi'nin kurulması da planlanıyor.
Nova TV’ninBrüksel muhabiri Antoaneta Nikolova, bu stratejiyi şöyle değerlendirdi:
“Çok geç ve çok az. Birincisi, Avrupa uzun süre bir başkasından korunmaya güvenemeyeceği için, en azından bir ortaklıkta işlerin iki yönlü olması gerektiği için. İkincisi, Amerika'nın işlerin bu yöne gideceğine dair sinyalleri sadece Başkan Donald Trump'la gelmiyor. Bu sinyalleri Başkan Barack Obama da vermişti ancak Trump daha sert ve daha direktti.
***
Savunma sanayine yönelik bu stratejinin kısa vadede uygulanabilir olup olmayacağı Litvanyalı “Renew Europe” milletvekili Petras Auštrevičius'a ilk sorumuz olacak:
“Ben öyle düşünmüyorum çünkü AB'nin bu öneriyi ortaya koyması aslında uzun zaman aldı. Savunma sanayimizin son derece zayıf olduğunu anlamamız için savaşın, saldırganlığın başlaması gerekiyordu. Dolayısıyla tüm eksikliklerin, yeterli yatırım, çaba eksikliği, yetersiz standardizasyon ve işbirliği eksikliği, tüm bunların zaman alacağını düşünüyorum ve kesinlikle zaman alacak.Çok yavaş ilerliyor, savunma sanayi çok muhafazakar, çok para gerektiriyor, dolayısıyla bu çabaları memnuniyetle karşılıyor ve takdir ediyorum, ancak meyvelerini vermesi gerçekten zaman alacak.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, ABD ile bir karşılaştırma yaptı ve buna göre Pentagon, savunmaya 27 AB üye ülkesinin toplamından neredeyse 4 kat daha fazla para harcıyor. Kısa vadede AB ülkeleri arasındaki işbirliğini güçlendirmek ne ölçüde mümkündür?
“Bu belgeden bahsetmişken, pek çok güzel şey söylüyor ama yine de yeterince kapsamlı ve iddialı bulmuyorum. Beklentiler, üretim, ortak siparişler, işbirliği vs. olmak üzere, çok yüksek. Ve sonra yatırımları görüyorsunuz- 1,5 milyar avro! Bu hiçbir şey değil ve şaka gibi görünüyor. Eğer üye ülkelerin değil, Avrupa'nın bir savunma stratejisinden bahsediyorsak, vurguluyorum, o zaman ortak yatırımlar, bu yönde bir hamle, koordinasyon olması gerekiyor. 1,5 milyar yatırım yapıp mucizelerin gerçekleşmesini beklememek lazım.
Bu konuda hemen bir değişiklik olacağını düşünmüyorum, çok az para, çaba ve hırs var. Bunu söylediğim için üzgünüm, bu stratejiye ilişkin değerlendirmem budur."
ABD demişken, Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönme ihtimalinin giderek arttığını da belirtelim. Bu yöndeki açıklamaları göz önüne alındığında, bunun stratejide yeterince dikkate alındığını düşünüyor musunuz?
“Belki de büyük ölçüde bu nedenle yapılıyor, çünkü büyük ölçüde savunma sanayinde Avrupa egemenliğinin artırılması hedefleniyor.Ama ne olursa olsun rekabetçi olmamız gerekiyor. Bizi bu raylara sokan Trump değil, daha rekabetçi olmamız ve dünyanın en iyi üreticileri olmamız gerekiyor.Onlarca yıldır bu alana yatırım yapmadık ve Avrupa çoğu durumda güvenliğin sağlayıcısı olmaktan ziyade tüketicisi haline geldi. Artık duygularımızı değiştirmeli ve savunmaya daha fazla yatırım yapmalıyız. Rus saldırganlığının sınırlarımızın ötesine yayılmasını önlemek için yeterli yatırım yapmalıyız. Yatırımlar zorunlu olmalı, belirli bir düzeyde belirlenmeli, isteğe bağlı olamaz. Güvenliğimize yönelik şu anda karşı karşıya olduğumuz bu zorluk sonuncu değil.”
Bir başka ciddi risk daha var: Avrupa seçimlerinde aşırı sağın sonuçlarında ciddi bir artış olduğuna dair ön çalışmalar doğrulanırsa bu stratejinin işe yaramayacağı yönünde.
Yani, bu stratejiye farklı bir açıdan bakacak olan Kremlin rejimine daha dost milletvekillerinin gelmesi…?
“Aşırı sağ ve aşırı sol hariç aynı mücadeleyi görüyorum. Bana göre aşırı sol da Avrupa Parlamentosu'nda ne söylediklerini izlerken aynı riski taşıdığını söyleyebilirim. Bu bir felaket, Putin gibi diktatörler karşısında her türlü Avrupa ilkesinden vazgeçip onun önünde diz çökmek, tam bir yenilgidir. Aşırı sağ bunu farklı şekilde yapıyor ancak her ikisi de Avrupa'nın gidişatına meydan okuyor. Ama paniğe kapılmıyorum. Avrupalıların çoğunluğunun hâlâ sağduyuya sahip olduğunu düşünüyorum. Seçimlerde bu güçler sonuçlarını artırabilir, ama vatandaşlarımızın şu ana kadar sonuçlarımızdan çok da memnun olmadıklarını ve radikal bir şekilde farklı bir şeyler aradıklarını düşünmüyorum
AB'nin henüz tam hazırlıklı olmamasına rağmen doğru çözümleri bulabildiği pandemi sürecindeki durumuyla bir karşılaştırma yaparsak, şimdi de aynı şekilde iyimser olabilir miyiz?
“AB'nin, bir krizden diğerine, tecrübe sahibi olması nedeniyle bunun çok genel bir prensip olduğunu düşünüyorum. Ancak bu krizler artık daha sık yaşanmaya, daha büyük, daha sistemli olmaya başlıyor ve eskiden olduğu gibi sadece ekonomik refahımızı değil, sağlık, güvenlik, egemenlik gibi varlığımızın temellerini de tehdit ediyor. Dolayısıyla belki de onların eğilimlerinden bazı sonuçlar çıkarmalıyız.Zamana ayak uyduramıyoruz. Bir sonraki krize çok daha güçlü ve çok daha hazırlıklı olmaya hazır olmalıyız.Dolayısıyla A noktasından B noktasına kadar bu doğrusal politikayı sürdüremiyoruz.İşleri farklı yapmamız gerekiyor, böylece bir sonraki AB liderliği çok daha belirleyici olacak. Eğer daha kararlı olursak, çalışmaya ve sevilmeyen bazı şeyleri yapmaya daha istekli olursak başarılı olabiliriz.”
Örnek verebilir misiniz?
Mesela AB bütçesini artırmak. Bu konuyu uzun zamandır konuşuyoruz. Bunun, üye ülkelerin ücterlerinden ziyade AB vergileri yoluyla yapılabilir.Bizi çıkmaza sokan vetodan vazgeçerek oylama sistemini de değiştirmemiz gerekiyor. Hareket edebilecek bir duruma ihtiyacımız var. Çoğu zaman bir durum etrafında dönüyor ve bir çözüme ulaşamıyoruz.”
Ancak bu, sözleşmelerde değişiklik yapılmasını gerektirir...
“Evet. Artık konfor bölgesinde olmadığımıza, hayatta kalmamızın bir sonraki aşamasında olduğumuza ve bazılarının Berlin Duvarı'nın yıkılması gibi düşündüğü bir durumdan uzakta olduğumuza inanıyorum.
Çünkü şu andaki durumla karşılaştırıldığında oldukça komik görünüyor, o zamanlar barışçıldı, halk tarafından, özgürlük ve Avrupalılaşma duygusu ile yönetiliyordu. Artık bu Avrupalılaşmayı ve Avrupa'yı savunmak zorundayız.İşler bambaşka bir güvenlik ölçeğinde. Bu nedenle, Avrupa Parlamentosu da dahil olmak üzere bir sonraki AB liderliğinin bazı stratejik yaklaşımlara hazır olmasını bekliyorum.Geçen seneki gibi çalışmamızın hiçbir yolu yok. Daha fazlasını ve daha iyisini olmak üzere, yeni bir şey yapmalıyız.”
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
Bulgaristan’da Türklere yönelik dönemin Komünist Partisi yönetimin başladığı ve “soya dönüş”olarak tabir ettiği isim değiştirme süreci Türklerin direnişi ve isyanına yol açtı. Zorunlu isim değiştirme uygulaması, 1984 yılının 23 Aralık’ı 24 Aralık’a..
Beşar Esad rejiminin devrilmesinden bu yana AB'de şu ana kadar Suriye konusunda hakim olan tutum, temkinli iyimserlikten ibarettir. AB’deki politikacıların çoğu, El Kaide ve İslam Devleti'ne yakınlıkları nedeniyle “Heyet..
Noel Yortusu sabahı, Hazreti İsa’nın doğduğuna dair sevinçli haber dünyanın her bir noktasına yayılır ve bu özel güne yakışır özel ritüeller gerçekleştirilir. Bulgarları Noel Arifesinde sofranın etrafına toplayan sessiz ve kutsal gecenin..
Noel Yortusu sabahı, Hazreti İsa’nın doğduğuna dair sevinçli haber dünyanın her bir noktasına yayılır ve bu özel güne yakışır özel ritüeller..
Hristiyanlar’ın İsa’nın Doğumunu kutladıkları Noel yortusunda Hristiyan olan dinleyicilerimize en içten sağlık ve mutluluk, barış ve refah temennilerimizi..
Bulgaristan’da Türklere yönelik dönemin Komünist Partisi yönetimin başladığı ve “soya dönüş”olarak tabir ettiği isim değiştirme süreci Türklerin direnişi..