Covid-19 ve Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı olmak üzere, Avrupa'yı vuran iki kriz Avrupa Birliği'ne olan güveni artırdı.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Věra Jourová, Evranet Plus projesi tarafından Avrupa medyasıyla düzenlenen özel toplantı sırasında bu görüşü belirti. Avrupa fonlarının tahsisi, Schengen, sosyal ağlarda dezenformasyona karşı alınacak önlemler gibi AB açısından önemli konular ele alındı.
Jourová'ya göre krizler, Avrupalıların, AB Topluluğa üyeliğin faydalarını fark etmelerini sağlıyor. Estonyalı bir gazetecinin sorusu üzerine Jourová, şöyle cevap verdi:
" COVID sırasında insanlar ortak pazarın önünde herhangi bir engel fark etmedi. Bu otomatik olarak gerçekleşmedi. Bu, AB kurumlarında çalışan birçok kişinin sıkı çalışmasının sonucunda gerçek oldu.
Rusya savaşı, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı ve enerji kriz ve bununla bağlantılı pek çok şey.
İnsanların, özellikle de bizim ülkelerimizde yaşayanların bunu fark ettiğini düşünüyorum. Siz Estonya'dansınız, değil mi?
Avrupa'nın bu bölgesindeki insanlar, eğer AB ve NATO üyesi olmasaydık, Putin'in emperyalist iştahının bizi gerçekten yeniden yutmak istediğini anladılar. Şimdi ise biz onun için çok büyük lokmayız. Bence, bu iki kriz aynı zamanda insanlara AB'ye neden değer vermeleri gerektiği görüşünü de netleştirdi.”
Macaristan ve Polonya, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü baltalama suçlamaları nedeniyle milyarlarca avroluk finansmanın engellendiği iki AB ülkesidir.
Věra Jourová, AK'nin her iki ülkeye de fonların serbest bırakılmasını sağlayacak gerçek ilerleme ve reformlar beklediğini vurguladı:
" Para iadesi kriterlerini ve koşullarını ülkeye özel tavsiyelere göre belirliyoruz. Bunun ağırlıklı olarak, yargı ve AB fonlarının korunması alanında gerçekleşmesi, Polonya ya резултатите - Varşova, yargı sistemindeki sorunların tamamını olmasa da, en azından bir kısmını çözebilecek potansiyele sahip bir yasayı parlamentoda kabul etti. Şimdi, Cumhurbaşkanı Duda'nın talebi üzerine bu yasa Anayasa Mahkemesi'nde, onun da karar vermesi gerekiyor. O zaman Polonya'ya para tahsis etme ihtimaline geri dönebiliriz.
Yargıda da reformlar yapan Macaristan'da da durum buna benzer.
Süreci takip ediyoruz ve Macaristan ile çok yoğun görüşmeler içersindeyiz, ne istediğimizi dile getiriyoruz, Budapeşte ise ne yapıyor ve pratikte nasıl çalışacağınıaçıklıyor. Değişimin sadece kağıt üzerinde mi olacağı yoksa gerçek bir değişim mi bekleyebileceğimiz konusunda görüşmeler devam ediyor. Bu süreç tamamlandıktan sonra bizler finansmanı salayabiliriz.”
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısına göre, Avrupa fonlarını korumaya yönelik ana baskı, vergi mükellefleri ve iş dünyasından geldi:
"Onlar, yargı bağımsızlığının güvenilmediği bir ülkede iş yapmanın oldukça zor olduğunu söylüyorlar. Biz de çok fazla baskı altındayız ve Avrupalı vergi mükelleflerinin parasını korumak bizim görevimiz. Bu nedenle sözüm ona “araç setimize” bu finansal baskıyı ekledik.”
Věra Jourová, Orta Doğu'daki kriz ve Ukrayna'daki savaş bağlamında sosyal ağlardaki dezenformasyonu ciddi bir sorun olarak tanımladı.
Jourová, yakın zamana kadar "Twitter" olan "X" platformunun Avrupa mevzuatına uyması ve sosyal ağdaki yasa dışı içeriği sınırlaması gerektiğini belirtti. Platformun, Hamas'ın İsrail'e karşı saldırısıyla ilgili sansürlenmemiş yasa dışı içerik ve dezenformasyonu nasıl gösterdiğine ilişkin bir AB soruşturması buna neden oldu. Platform, iki ülkede deneysel olarak ücretli abonelik başlattığını bile duyurdu. “X”, Yeni Zelanda ve Filipinler'deki yeni kullanıcılarından yılda 1 ABD doları ücret alacak.
Resmi olarak bunun nedeni, spam ve yanlış bilgi yayan sahte hesapların ve botların kaydedilmesinin önüne geçmektir. Brüksel’in tutumu şöyle oldu:
“ Her şeyden önce bu, Sayın Musk'ın, “X” in çalışma kararıdır.
Burada, piyasayı nasıl yönettiğine ilişkin kararlarını yargılamak için değilim. Ancak hizmetin ücretli olup olmamasının yanlış bilginin yayınlanmasına ve yoğunluğuna bağlı olup olmadığından emin değilim. Bu ne anlama geliyor? Bir düşünelim. İnsanlar, sosyal ağ için para öderlerse nefret söylemi, manipülatif içerik, insanları radikalleştirme potansiyeli olan mesajlar veya klasik dezenformasyonla karşı karşıya gelmek istemediklerini daha güçlü bir şekilde ifade edebilirler. Belki de, bilmiyorum. Platformun ücretli olup olmadığını elbette takip edeceğiz. "X" yeni Avrupa kurallarına uymak zorunda kalacak.”
Elon Musk'un AB genelinde 100 milyondan fazla Avrupalı tarafından kullanılan sosyal ağı, çevrimiçi dezenformasyonla mücadele etmek için AB ile yapılan gönüllü anlaşmadan çekildi .Bu anlaşma, siyasi reklamların izlenmesini, sahte haberlerin durdurulmasını ve teyitçilerle çalışmayı içeriyordu.
Ancak Ağustos ayından bu yana dezenformasyonla mücadele, AB'nin dijital hizmetler yasası kapsamında yasal bir zorunluluk haline geldi.
Şirketlerin, platformlarını zararlı içerik açısından izlemesini ve tehlikeli materyallerin yayılmasını engelleyecek protokoller uygulamasını gerektiriyor.
Věra Jourová şunları belirtti:
“Birkaç yıl boyunca Twitter'daki uzmanlarla çok iyi çalıştık, bu yüzden kişisel olarak gönüllü anlaşmadan ayrıldığı için üzgünüm.
Bunun, yani kuralların bir parçası olmanız gerekmiyor, ancak daha önce de söylediğim gibi, Dijital Hizmetler Yasası tarafından oluşturulan yasal olarak bağlayıcı kurallara uymanız gerekiyor. Yolun henüz başında olduğumuz için Twitter'ın bu işin üstesinden nasıl geldiğini henüz değerlendiremiyorum.”
Yalnızca alternatif medya olarak adlandırılan sosyal ağlarda değil, aynı zamanda geleneksel olanlarda da sorunlar mevcut. Avrupa'da çoğulculuğun ve ifade özgürlüğünün garanti altına alınması, bu, kabul edilmesi halihazırda son aşamada olan ilk Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’nın temelidir:
„Medya Özgürlüğü Yasası ile medya ortamını düzenlemek ve gazetecilerin, haber kaynaklarını açıklamadıkları için devlet tarafından gözetlenmeden veya cezalandırılmadan, korkusuzca, özgürce işlerini yapabilecekleri koşulları yaratmak istiyoruz. Medyaların siyasi baskılara karşı daha dayanıklı olmasını da istiyoruz. Peki, kabul edilmesi yönünde ne kadar ilerledik? Üye ülkeler ve Parlamento ile iyi bir üçlü diyalog kurduğumuzu umuyorum. Ancak hâlâ Parlamento ve üye ülkeerin çok farklı fikir ve görüşlere sahip olduğu birçok konu mevcut.“
Jourová, Avrupa Komisyonu'nun Bulgaristan ve Romanya'nın Schengen'e kabulünü destekleyen tutumunu bir kez daha doğruladı ve bunun yıl sonuna kadar gerçekleşeceğini umduğunu ifade etti.
Avusturya'nın, Schengen'i genişletmenin zamanı olmadığı gerekçesiyle Sofya ve Bükreş'in iç sınır kontrolü olmayan bölgeye katılımını veto ettiğini, hatırlatıyorum. Hollanda da Bulgaristan'ın kabulüne karşı çıktı:
“ Schengen konusunda ise Romanya ve Bulgaristan'ı davet etmenin tam zamanı olduğuna ve daha fazla beklemeye gerek olmadığına inanıyorum. Benim tavsiyem, özellikle bazı şüpheleri olan üye ülkeleri bu anlaşmalardan vazgeçmeleri konusunda ikna etmek için diplomatik çabaların hızlandırılmasıdır.”
Aile içi şiddetle mücadeleye yönelik İstanbul Sözleşmesi ve aralarında Bulgaristan'ın da bulunduğu altı AB ülkesinin bu sözleşmeyi onaylama konusundaki direncine değinen Jourová, Brüksel'in tek aracının bu toplumların muhafazakar kesimleriyle diyalog kurmak olduğuna dikkat çekti:
“ Ne zaman geleneksel aileden bahsettiklerini duysam gerçekten üzülüyorum,çünkü eğer bunların kadınların evde dayak yemesi gerektiği yönündeki iyi Avrupa gelenekleri olduğu varsayılıyorsa, o zaman bu geleneklerden gerçekten kurtulmalıyız. Sivil toplumu ikna etmeye, desteklemeye, halkı bilinçlendirmeye çalışıyoruz ama elimizde bu tür araçlar olmadığı için, doğrudan iktidardakilere ısrar edemiyoruz.
Yani bu daha çok bir diyalogtur ve Bulgaristan, Hırvatistan ve Slovakya'da bulunduğum zamanlarda birçok girişimde bulundum. Orada Katolik ve Ortodoks kiliselerinin temsilcileriyle görüştüm, ki AB Komisyonu üyelerinin din adamlarıyla doğrudan toplantı talep etmesi pek yaygın bir durum değil, ama gerçekten neyin yanlış olduğunu bilmek istedim. Kiliseler ve Hıristiyanlar neden kadınları ve çocukları korumak istemiyor? Ve onlar İncil'de anlatılan geleneksel aileye atıfta bulunuyorlar.Onlara diyecek hiçbir şeyim yoktu, çok güçlü bir duruş idi ve bir süre daha toplumu etkilemeye devam edeceği belli idi.”
Türkçesi: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..
“Hak ve Özgürlükler İttifakı” , Türkiye’de Bulgaristan’daki erken Parlamento seçimleri için kullanılan 48 000'den fazla oydan yaklaşık yüzde 65'ini ikna edici bir şekilde kazandı. Bu, 46495 kişinin oy kullandığı Haziran seçimlerine nazaran biraz..