Suriyeliler için deprem, "pek çok krizin ardından gelen bir kriz".Özellikle Richter ölçeğine göre, 7,8 büyüklüğündeki depremin en çok etkilediği bölge olan kuzeybatıda insanlar yıllardır çok zor koşullarda yaşıyor. Suriye’dehakim olmaya devam eden Esad rejiminin sert ve yıpratıcı politikası, derin olan uluslararası kutuplaşmayı körüklüyor.
Gerçek şu ki, depremden sonraki ilk günlerde Suriye'nin kuzeybatısına çok az yardım ulaştı, ancak öne sürülen faktörler farklı. Bir yandan Şam'daki yetkililerin AB Sivil Koruma Mekanizmasının etkinleştirilmesi talebine iki gün geç tepki vermesi, diğer taraftan ise yıkılan altyapı ve depremden etkilenen bölgeleri kontrol eden çok sayıda grubun ve ülkenin kuzeybatısında bulunan tek sınır kapısının kapatılması, uluslararası insani yardım kuruluşlarının depremzedelere ulaşmasını zorlaştırıyor.
Ancak Beşar Esad rejimine yönelik yaptırımların, Suriye'ye yardımı geciktirdiği iddiaları da var, ancak bu iddialar, Avrupa kurumları tarafından reddediliyor.
AB'nin Kriz Yönetiminden Sorumlu Komiser Janez Lenarčič, birkaç gün önce AP'de kategorik olarak "yaptırımlar Suriye'ye insani yardımı yasaklamıyor" açıklamasında bulundu ve 2011 yılından bu yana AB ve üye ülkelerin Suriye halkına 27 milyar avro tutarında insani yardım sağladığını ve bunun Suriye'nin tüm bölgelerini kapsadığını söyledi.
Lenarčič, Avrupa Birliği'nin korkunç depremden sonra desteği daha da güçlendirmeye hazır olduğunu ifade etti:
„AB'nin Acil Müdahale Koordinasyon Merkezi aracılığıyla hem Türkiye hem de Suriye halkları için gerekli yardımları seferber etmeye devam edeceğimize dair sizi temin etmek isterim. AB Sivil Koruma Mekanizması aracılığıyla, bu yardımın başka yere yönlendirilmemesi ve ihtiyacı olan insanlara ulaşmasını sağlamak için yeterli önlemleri devreye sokacağız.Aynı şekilde, Suriye'nin her yerinde insani yardım yapan ortaklarımıza gerekli yardımları ulaştırarak desteklemeye devam edeceğiz.Ve depremden etkilenen insanları desteklemek için mali ve ayni olmak üzere, ek kaynaklar tahsis edeceğiz."
Başlangıçta 10 AB ülkesi, Suriye'ye insani yardım sağlama isteğini dile getirdi, şimdiye kadar İtalya ve Bulgaristan yardım gönderdi ve bu yardım, Suriye hükümetine yöneliktir.
Bulgar askeri nakliye uçağı "Spartan", Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta Suriye'nin iç kesimlerine gönderilmek üzere, sevkiyatı gerçekleştirdi.
İnsani yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaşıp ulaşmamasına dair bir takım çekinceler ve şüpheler bağlamında, Avrupa Halk Partisi'nden Avrupa Parlamentosu milletvekili Andrey Kovachev'in Suriye'deki depremzedeler için insani yardım toplamak üzere ortak bir merkezin kurulması amacıyla Lübnan'da AB düzeyinde iki özel temsilcinin bulunmasısorusuna ilişkin yorumunu aldık.Bu merkez, Avrupa koordinasyonu altında olmalı, ancak AB'nin bu yardımın gerçekten ihtiyacı olanlara ulaşacağına ve Esad rejimi tarafından başka yere yönlendirilmeyeceğine dair ne gibi garantileri olmalı?:
„Garantiler, ister Beyrut üzerinden bu merkezden ister Türkiye veya Türk havaalanlarından gelsin, bu yardımın ihtiyacı olan Kuzeybatı Suriye'deki insanlara ulaşacağını onaylayacak AB gözlemcileri varsa, her zaman geçerlidir. Bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor ve ben,Esad rejiminin işbirliği yapmaya ve kaynakların ve yardımın ihtiyacı olanlara gitmesini sağlamaya hazır olup olmadığını söylemeye gerçekten hazır değilim.“
Avrupa Parlamentosu milletvekili Andrey Kovachev, Lübnan'da bir insani yardım merkezi kurmanın birkaç nedenden dolayı sorunlu olduğunu söyledi:
„Lübnan devleti, çok zor bir siyasi durumda, hala seçilmiş bir cumhurbaşkanı yok, son parlamento seçimlerinden sonra hükümetin seçilmesiyle ilgili sorunlar var.Ayrıca ülke, çok ciddi bir mali kriz içinde. Ayrıca Lübnan'ın nüfusu ne kadarsa Suriye'den gelen mülteciler de sayı olarak o kadar. Her şeye rağmen, Lübnan hükümeti, Suriye'ye insani yardım için hava sahasının kullanılmasına izin verdi, ama bu yardımın Şam hükümeti kontrolündeki bölgelere ya da hükümet kontrolü dışındaki bölgelere ulaşmasını sağlamak için Suriye üzerinden koridorlar da olmalı. İnsani yardımın tam olarak nasıl kontrol edileceğini ve AB'nin bunun için sahip olacağı garantileri ilerde göreceğiz.“
Birleşmiş Milletler nezdinde Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu’nda görev almış, en deneyimli Bulgar gazetecilerden ve insani yardım diplomatlarından biriolan ve Avrupa Uluslarası İşbirliği, İnsani Yardım ve Krize Müdahale eski Komiseri Kristalina Georgieva'nın danışmanı Encho Gospodinov, insani yardımdaki gecikmelerin pek önlenemeyeceğinin altını çiziyor:
„Adil olmak gerekirse, reaksiyon hızını ölçmek çok hassas, ince bir iştir. Her madalyonun iki yüzü vardır. Bir dereceye kadar bir gecikme olduğu konusunda hemfikirim, ancak iki durum çok farklı.
Suriye'de lojistik nedenlerin yanı sıra siyasi nedenlerimiz de var, yaptırımlarımız var, Suriye'nin kuzeybatısındaki en çok etkilenen bölgenin Şam hükümeti tarafından tam olarak kontrol edilememesi, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Ve bu anlamda, Brüksel'den, BM'den veya Avrupa Birliği'nden meslektaşlarım ne kadar hızlı olursa olsun, ne yazık ki her zaman bir gecikme oluyor. Burada bürokrasi birçok durumda kaçınılmazdır ve gecikmelere yol açar.”
Encho Gospodinov olası insani yardım suiistimallerinin üstesinden gelmenin hiçbir garantisi olmadığına inanıyor:
„Bakın, yüz kamyon veya iki uçakla gönderilen herhangi bir şeyin kesinlikle yüzde yüz teslimatı içinhiçbir uluslararası kuruluş yüzde yüz garanti veremez. Suriye'deki durum çok karışık. Teslimat zorlukları olsa bile asgari düzeyde olacağını düşünüyorum. Ayrıca neredeyse her şeyin doğru yapılacağını düşünüyorum.Elbette, tavizler verilmesi gereken veya insani yardım konvoylarına saldırıldığında böyle bir uzlaşmaya varılması gereken durumlar, çok karmaşık durumlar var. Önemli olan yardımın azami yüzdesinin en ihtiyaç sahibine ulaşmasıdır."
Uluslararası Kızılhaç’ın temel ilkeleri olan insanlık, bağımsızlık ve tarafsızlık çerçevesinde, insani yardımın ideoloji haline getirilmesi ve siyasallaştırılmasının üstesinden nasıl gelinebileceği sorusuna, Encho Gospodinov’un cevabı şöyle:
“Doğruyu söylemek gerekirse, zor.160 yıl önce kurulan Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin bu alanda 100 yıllık deneyimi var. Komitenin faaliyetlerinden biri sürekli eğitim, doğrudan söylüyorum – Uluslararası İnsancıl Hukukun önemi, Cenevre Sözleşmeleri hakkında, özellikle insani yardım dağıtılırken erişimin garanti altına alınması gerektiği konusunda, tarafsızlık ilkesi hakkında siyasetçileri, generalleri, albayları, ordu birimlerini eğitmek. Dağıtım, ırk prensibi veya siyasi prensip veya dini prensibe göre değil, insanların bu yardıma olan ihtiyacına göre, adaletli olmalıdır. Ve burada, sahada faaliyet gösteren tüm oyuncular arasında gerçekten çok iyi bir iletişime ve çok iyi bir koordinasyona ihtiyaç var.Devlet güçlerini veya askeri operatörleri ve uluslararası insani yardım kuruluşlarını kastediyorum ama size söylediğim gibi son 20-30 yılda askeri çatışmaların doğası değişti.Bugün, çatışmaların çoğu içseldir. Üniformalar yok, savaş kuralları yok, prensipte hiçbir kural yok. Bu bizim işimizi çok zorlaştırıyor. Askeri üniforma giymemiş, eşkiya gibi görünen, öngörülemeyen bir askeri komutana maalesef Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin anlamını açıklamaya gidiyorsun ve aynı zamanda insanlar bekliyor, siviller beslenmeyi bekliyor, çadır ve battaniye teslim edilmesini bekliyor. Bazen çok büyük bir karşama yaratılıyor ve söylediğimiz, bu gayri resmidir, yardımın yüzde 70-80’i ihtiyacı olan insanlara zamanında ulaşırsa, işte bu bir başarıdır.”
Yazı: Violeta Aşikova
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
Eğitim ve Bilim Bakanlığı’nın yenilikçi eğitim programının başarılarını gösteren sıra dışı forumu ü lkemizin adını dünyaya duyuran değerli Bulgar bilim adamların, girişimcilerin, mühendis ve ressamların “anlatılmamış hikayelerinden” oluşan kısa bir..
“Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi, ilk dönemden itibaren en azından elimizdeki açıklamalara ve deneyimlerimize göre savunma ve güvenlik, ekonomi ve politika olmak üzere üç ana boyutta Avrupa siyasetini olumsuz etkileyecektir”- dedi “Atlantik”..
WWF-Bulgaria, "Doğaya Abone Ol" başlıklı yeni kampanyasında yaban hayatına destek çağrısında bulundu. Çevreciler, “Uluslararası Kırmızı Kitap” verilerine dayanarak, Bulgaristan'da büyük bir kısmı omurgasız olmak üzere 60 ila 65 bin arasında..