Sofia MENAR film festivali (Middle East & Nort African Region Film Festival) “Pozor” derneği tarafından artık 15 yıldır düzenleniyor.
Bu yıl 16-29 Ocak tarihlerinde düzenlenen 15. MENAR film festivali hakkında organizatörlerden Zdravko Grigorov şunları paylaştı:
“Festival bu yıl ilk defa Bulgar filmi ile açıldı. Filmin yönetmeni Katerina Borisova’ya 15. MENAR Film Festivali'ni “Duhıt na Şeherezada” (Şehrazat’ın ruhu) filmi ile açmamız konusunda bize güvendiği için çok teşekkür ediyoruz.
Bizim için en büyük mutluluk ise biletlerin festivalin başlamasından bir hafta önce bitmiş olmasıydı. Bu da hem festivale hem de Bulgar sinemasına karşı ilginin bir göstergesidir”.
Zdravko Grigorov, 15 yıl önce festival fikrinin nasıl doğduğunu da anlattı. Yıllar önce Angel Hadjiyski ile beraber Orta Doğu, Kuzey Afrika sinemasına bakış yöneltme kararı aldılar. İlk başlarda kolay olmadı tabi. Çünkü bu bölgelerden filmler Bulgaristan’da neredeyse hiç gösterilmiyordu.
Hatta o bölgelerden yapımcı ve filmleri yayan, tanıtan şirketlerle irtibat kurmanın bile zor olduğunu paylaştı Zdravko.15 yıl öncesine dönecek olursak, bu yıl olduğu gibi sinema salonları dolmuyordu. İlk başlarda bu filmlere izleyici kitlesi de bulmak zordu.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika yörelerinin sinemasına yönelmeleri ise seyahatlere bağlı. Sıkça seyahat eden Angel ve Zdravko aslında bu festival projesinde de seyahatlerden ilham aldılar. Ve o gün bugün artık 15 yıldır seyircileri İran, Pakistan, Hindistan, Azerbaycan, Türkiye ve başka ülkelerin filmleri ve sosyal tabloların kahramanları ile buluşturuyorlar.
Ekip üyeleri aslında meslekleri gereği de bu coğrafi bölgelere ilgi duyorlar. Angel Türkoloji bölümü mezunu, ayrıca Farsça ve Arapça dil eğitimi almış bir uzman. Zdravko ise sinema bölümünden mezun. Böylece iki arkadaşın ilgi alanlarının birleşmesiyle MENAR film festivali ortaya çıkıyor.
Özellikle 15. MENAR film festivalinin açılışını yapan “Şehrazat’ın ruhu” filmi Bulgaristan’da yaşayan Arap dünyasından mültecilerin buradaki hayatını anlatıyor. Sanatla uğraşan bu insanların nasıl topluma başarılı bir şekilde entegre olabildiklerini gösteriyor.
Zdravko sözlerine devamla şunları kaydetti: “Festivalin misyonlarından biri de bu. İnsanları Yakındoğu halkının hayatı ile buluşturmak. Yıllar içinde birçok defa mültecilerle programlar düzenledik. Festival kapsamında mültecileri filmleri izlemeye davet ettik. Genel olarak Bulgaristan’da yaşayan Araplar, Yakın doğu ve Kuzey Afrika temsilcileri ile yakın irtibat içindeyiz. "Şehrazat’ın ruhu" filminde yer alan müzisyen Saad Aladdin festivalde birkaç defa sahneye çıktı.”
Bu yıl festival İranlı kadın sinema yönetmenleri ve filmlerine odaklı. Son aylarda İran’da kadın hakları ile ilgili gündeme gelen olaylar nedeni ile organizatörler böyle bir karar aldı.
İranlı kadın sinema yönetmenlerinden dört film yer alıyor festivalde. Örneğin Manijeh Hekmat’ın yeni filmi “19” ve Setareh Eskandari’nin “Güneş ve ay gibi” başlıklı filmleri tanıtılıyor.
Zdravko Grigorov, festivalde Türkiye sinemasına da değindi: “Çok etkili başlıklar arasında yönetmen Ferit Karahan’ın “Okul tıraşı” filmi yer alıyor. Yaklaşık 10 yıl önce Karahan ilk filmini tanıttığında onunla İstanbul’da görüştük. İrtibatta kaldık. “Okul tıraşı” filmi Antalya Film Festivali’nde büyük ödülün sahibi oldu. Geçen yıl yurtdışında da birkaç ödüle layık görüldü. Ferit’e filmi MENAR festivaline almak için teklifte bulunduk o da bunu memnuniyetle kabul etti.”
15 yıl içinde festivalin seyircilerinin genellikle hangi yaş gruplarından olduğunu sorduğumuzda Zdravko Grigorov şu cevabı verdi:
“Festivali takip eden belirli bir yaş grubu yok. Aslında izleyici kitlesi filme göre değişiyor. Örneğin, festival kapsamında “Kervansaray” başlığı altında seyahat filmleri köşesi var. Bu filmleri takip eden kesim oldukça genç. Belgesel filmlerini ise daha ziyade orta yaşta kişiler takip ediyor. Festivalin toplumun çok farklı yaş gruplarına hitap ettiğini düşünüyorum”.
“Şehrazat’ın Ruhu” filminde Bulgaristan halkının şiirleri ve Arapça dilinde çalışmaları sayesinde tanıdığı uzman Dr. Aziz Nazmi Şakir de yer alıyor.
Dr. Aziz Nazmi Şakir film hakkında şunları söyledi:
“İlginç olan genellikle film festivallerinin açılışında belgesel filmlere büyük ilgi olmaması ile beraber bu filmde gösteriye iki hafta kala salondaki bütün yerler dolmuşu. Bu da Bulgaristan’daki Arap topluluğuna ilgiyi yansıtan bir hakikat”.
Dr. Aziz Şakir’e göre, Bulgaristan’da Arap topluluğuna karşı ciddi önyargılar var ve filmin amacı böyle hafif de olsa bu önyargıları zayıflatmak yönünde bir teşebbüs.
Filmde hayatları anlatılan beş kişinin Bulgaristan’daki yaşamları ve burada nasıl karşılandıklarını paylaşıyorlar. Bu filmde yüzde yüz topluma entegre olmuş kişiler gösteriliyor.
Aziz Şakir’in ifade ettiği gibi “bu kişiler bütün önyargılara rağmen, taşıdıkları potansiyel sayesinde topluma entegre olmayı başarmışlardır.”
Dr. Aziz Şakir’e göre, ötekine uzanan en güçlü köprü ise sanattır ve sanat olmalı.
Arap dili ve kültürü uzmanı Dr. Aziz Şakir ile söyleşinin tamamını ekteki ses dosyasından dinleyebilirsiniz:Roma’dan daha eski bir kent, bir dünya şehri düşünün. Medeniyetler beşiği ve antik dönemlerden günümüze kadar gelen bir kültür ocağı! Onun adı Plovdiv! Büyük İskender’in babası 2. Filip tarafından 2. asırda kurulan kente Filipopolis adı..
Kapya hasadı sezonunda Kirkovo’ya bağlı Çorbadjisysko ve etraf köylerinden biber üreticileri, mahsulu toplamak üzere tarlalara akın ediyorlar . Yaklaşık 200 dekar biberin yetiştirildiği bu bölge, Kirkovo Belediyesi’nde kapya üretiminde birinci..
Geleceği her ne kadar dizayn etmeye çalışırsak bazen hayatımızı asıl belirleyen şey, rastlantılar olur . Bir buraya bir oraya savrulup tesadüfler dizisi peşinde sürüklenen insanın kendini muhteşem bir masalın içinde bulması da ihtimaller dahilinde...
Bilek güreşi, ülkemizde prestijli bir spor türü olarak az anılsa da Bulgaristan bu dalda dünya gücü olmak konusunda iddialıdır. Bulgar bilek güreşçileri,..
Taş çatılı eski evleri, kıvranarak yukarıya doğru dağın içine giden yokuş sokakları ve yüzyıllık sırlar saklayan taş duvarları ile..