İnsanın bilgiyi elde etmesi için bazı kaynaklar vardır. Bilgi, duyu organlarıyla elde edilebildiği gibi, akıl yürütme, tecrübe ve onun aktarılması yoluyla da elde edilebilmektedir. Bazı hakikatler vardır ki, onları bu yollarla etmek mümkün değildir. Bu konuda insanın yardımına ilâhî kaynaktan bilgi aktarma yolu olan vahiy yetişmektedir. Vahiy, insanlık tarihi boyunca insana ötelerden bilgi verir. Allah’ın melekler vasıtasıyla ya da doğrudan peygamberlere hitabıdır vahiy. Bu yolla insan başka türlü ulaşamayacağı bilgi ve hakikatleri duyar ve görür. Bu bilgiler arasında gayp alemi dediğimiz, insanın bizzat kendisinin görüp bilmesi mümkün olmayan konular da vardır. Gayp aleminin bir parçası da ölüp dirilince insanın hesaba çekildikten sonra inanıp salih amel işleyenlere mükâfat olarak verilecek olan cennettir.
İnsanın bu dünyada iken cennet konusunda tam bilgi sahibi olması mümkün değildir. Zira farklı bir alem ve boyut söz konusudur. Ama insanın inanması gereken cennet hakkında bu aşamada bilmesi gereken doğru ve sağlam bilgiler ancak vahiyle elde edilebilir. Dolayısıyla bu bilgileri Allah’ın kelâmı Kur’ân ve Hazreti Muhammed’in mirası olan hadislerde aramak gerekir.
Cennet hakkında Kur’ân ne demiş? Orada söylenenleri nasıl anlamalıyız? Hazreti Muhammed cennetten haber vermiş mi? Hiç kimse cenneti görmüş mü? Cennete kimler gidecek? Bu ve benzeri soruların cevabını bulmaya çalıştığımız bir programla huzurunuzdayız.
İnsan, Cenab-ı Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılışın ilk faslı ruhlar aleminde, elest bezminde gerçekleşmiş, ikinci faslı cennette yaşanmıştır. Devamı ise dünyada yaşanmaktadır. Varlığını yeryüzünde sürdüren insanın genetiğinde yaratılış..
İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir. İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..
Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple..