Ne mutlu bizlereki, bir Kurban Bayramının daha arefesindeyiz. Hacıların Arefe günü Arafat vakfesine durup Cenâb-ı Allah’a yalvarıp yakardıkları gündeyiz. Hazreti İbrahim ile ciğerparesi Hazreti İsmail’in tevhid, teslimiyet ve istikamet yolunda yürüyüşünü hatırlatan, karmaşık gönüllerimize nur-ı Muhammedî’den ışık saçan, kuruyan dimağlarımıza zemzem kuyusundan su serpen Kurban Bayramı ve hac mevsimindeyiz. Bu yüzden Kurban Bayramını kutlarız, imkânlarımız ölçüsünde kurbanlarımızı keseriz, Cenab-ı Allah’ı tekbirlerle yüceltiriz.
Kurban Bayramı derin anlamlar taşır. Bizlere ötelerden bir şeyler söyler. Marifeti, hikmeti, kurbeti ve gurbeti anlatır.
Genel olarak bayramlar, hayatımızın en güzel anlarından olup neşe ve sevincin yaşandığı ve paylaşıldığı mutluluk zamanıdır. Arefe ve Kurban Bayramı günlerinde “Allahü Ekber, Allahü Ekber, lâ ilâhe illâllah. Vallâhü Ekber, Allahü Ekber ve lillâhi’l-hamd” diyerek Itrî’nin segâh makamında getirdiğimiz tekbirleriyle bir kul, bir insan olduğumuzu tekit ederek bizleri yaratan Rabbimize bağlılığımızı ifade ederiz. Allah rızası için kesilen kurbanlarla insanlık tarihinin en ulvî tablolarından birini yaşıyoruz. Kurbanlarımızın etlerini yakınlarımız, komşularımız, garip ve mahrumlarla paylaşmak suretiyle insan oluşumuzun ve insanca yaşamamız gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz.
Evet, biz insanız... İnsan olarak kalmalıyız... Bunun için her gün, her an bizi ayartmaya çalışan nefsimizle, içten ve dıştan gelen dürtülerle mücadele etmeliyiz. Kurban Bayramı bizlere bunun nasıl yapılabileceğini anlatan bir ibadettir.
Bayramda kanı akıtılacak kurbanlarımızın bizi takvaya ulaştırması, kardeşlik duygularımızı güçlendirmesi, toplumumuzda, ülkemizde barış, hayır ve huzurun hâkim olmasına ve dünyanın dört bir yanında akan kanların ve kanlı gözyaşlarının durmasına vesile olmasını diliyorum.
Kurban Bayramımız mübarek olsun!
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple..