Mirac kandili
Meğer bir şeb ki bahr-ı lutf-ı bârî cûşa gelmişdi
Bedîd olmuşdu ol kim gevher-i aşk u mahabbetdi
İçinde bulunduğumuz mübarek üç ayları yıldızlar gibi süsleyip müminlerin gönüllerini kandil gibi aydınlatan iki gece var: Regaib ve Mirac. Mübarek üç ayların başlangıcını haber veren Regaib Kandilini idrak ettik, önümüzde ise Receb ayının 27. gecesi (27 Şubat 2022) karşılayacağımız Mirac Gecesi bulunmaktadır. Bu mübarek gecede her şeye gücü yeten, yoktan var eden, yüceler yücesi Allah, su gibi saf ve aziz olan İslâm’ın güzelliklerini susuz kalplere ulaştırma gayretleri sonucu yorulan, çabalarına karşı müşriklerin verdiği direnç ve şiddetli tepkiler karşısında bunalan, ilâveten yari ve yardımcısı, sırdaşı ve tek eşi Hazreti Hatice annemizi ve koruyucusu Ebû Tâlib’i kaybedişinden sonra düştüğü gönül darlığı sebebiyle Hazreti Muhammed Mustafa’yı başkalarına nasip olmayan nimetlerle ödüllendirmiştir. Düştüğü darlık ve sıkıntılardan kurtarıp esenliğe kavuşturmak için Allah Teâlâ, bu gecede ins ü cin Peygamberine merhamet kapılarını açarak kendisine Mirac’ı bahşetmiştir. Bu gecede Muhammed (s.a.s.) yakaza halinde uyur uyanık bir durumdayken, Allah’ın lütuf ve keremiyle bir anda Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülerek mucizevî bir gece yolculuğuna (İsra) çıkmıştır. Gücü nihayetsiz olan Allah, kulunu oradan da göklere, ardından ise Sidretü’l-Müntehâ adı verilen insan, cin ve meleklerin aşamayacağı son durağı, yüce makamı aşacak şekilde zaman ve mekândan münezzeh olarak huzuruna çıkarmıştır. Zaman aşılmış, mekân kaybolmuştur... Mucizevî olaylar yaşanmış, başımızdaki gözle göremeyeceğimiz şeyler görülmüştür... Biz bunları, sadece günahlardan arıtılmış, izole edilmiş, masumiyet makamına erdirilmiş Peygamberimizin haber verdiklerinden öğreniyoruz.
O bize ne kadarını bildirdi? Onun bildirdiklerini ne kadar anlıyoruz? Ne kadarına nasıl inanıyoruz acaba?...
Peygamber Efendimizin yaşadığı bu ‘yükseliş’ olayı, mirac olarak adlandırılmış ve kendisine inananların da yükselişi hâline gelmiştir. Çünkü lütfedilen bu büyük nimet, mucize olmakla birlikte insanlık için bir imtihandır. Bu olayı cân u gönülden kabul edenler olduğu gibi, inkâr edenler de olmuş ve olagelmektedir. Hazreti Ebû Bekir’i sadâkat makamına yükselten, Sıddîk yapan bu olaydır. Ebû Bekir (r.a.), konuştuğunda nefsinden, kendinden konuşmayan Yüce Peygambere kayıtsız şartsız inanıp bağlanarak ve sadakat göstererek “sıddık” derecesine yükselmiştir. Malûm, peygamberler, sıddıklar ve şehitler zikredilir özellikle hadislerde... Hazreti Ebû Bekir es-Sıddîk bu olayda gönlün enginliğini aklın sınırlılığına tercih ederek Allah ve Rasûlünün en sevgilisi hâline gelmiştir.
Esrarlı Mirac olayının müminler açısından önemi, o gece Nebîler Sultanına ihsan edilen hediyelerle artmış ve o gün bugündür tazeliğini korumuştur. Allah Teâlâ, Peygamber Efendimize bu mübarek gecede Bakara suresinin son iki ayeti olan “Âmene’r-Rasûlü”yü, beş vakit namazı ve Allah’a şirk koşmayanların dışındakileri bağışlama gibi üç değerli şeyi ihsan etmiştir.
“Âmene’r-Rasûlü”yü okuyup anlamak peygamberler yolunu takip etmek, zorluklara katlanarak Allah’ın inayetiyle bir bir aşmak demektir. Beş vakit namazı kılmak insanın manevî alemlerde mirac etmesi, yükselerek seyretmesi demektir. Müminlerin ruhî dengelerinin korunması açısından eşsiz bir değere sahip olan namazın bu gecede farz kılınması elbette bir tesadüf değildir. Rasûlüllâh’ın (s.a.v.) bu gecede ulaştığı makamları müminler ancak namazı içi ve dış şartlarına riayet ederek kıldıkları durumda idrak edebilirler. Bu, beş vakit namazın insanın gönül alemini aydınlatması için sunulan ne büyük bir lütuf olduğunu göstermektedir. Şirk, en büyük zulüm, en karanlık çukur olduğu için ona düşmeyene her daim Allah’ın bir kapısı açık durmaktadır.
Müteâl olan Allah, Mirac’ın kandiliyle göünüllerimizi aydınlatsın ve bizlere huzur nasip etsin!
Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..
Bulgaristan Bilimler Akademisi(BAN) Ulusal Doğa Bilim Müzesi’nden paleontologlar, günümüz Trın şehri bölgesinde 80 milyon yıl önce hayvanlar dünyasının nasıl göründüğü sorusuna yanıt arıyor. Trın yakınlarında bu yıl yedincisi düzenlenen..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
25 Kasım’da Bulgar Ortodoks Kilisesi Aziz Kliment Ohridski’yi anıyor . Kiril ve Metodiy Kardeşlerin yedi öğrencisinden biri olan..