Dünyada Bulgaristan'ın ününe ün katan Panagürişte Altın Hazinesi, 23 Eylül - 2 Kasım tarihleri arasında Panagürişte Tarih Müzesi'nin hazine salonunda sergilenecek.
Hazine, Bulgaristan topraklarında Trak sanatının en güzel örneklerinden biri. Panagürişte Altın Hazinesi, 1949 yılında Panagürişte’ye 2 km mesafede bir alanda arkeolojik kazılar sırasında değil de, üç kardeş tarafından bulundu.
Kardeşler, tarlalarında çalışırken yerin 2 metre altında gömülü hazineye rastladı.
6. 164 kg ağırlındaki hazinede, saf altın olan bir phiale ve sekiz ritton yer alıyor. Araştırmacılara göre, altın kaplar, MÖ, 4. yüzyılın sonunda ve 3.yüzyılın başlarında Bulgaristan topraklarında yaşamış Odris Trak Kabilesi hükümdarına ait ve dini törenlerde kullanılırken stili ve dekorasyonunda Trak ve Helen kültürü etkileri göze çarıyor. Altın hazinenin en büyük eseri, 1.7 kg ağırlındaki amfora-rhytonun kulupları, elinde ok ve yayla bir kentaurın atış pozisyonunu sergiliyor.
Ve sürahilerden üçü, tanrıça Hera, Afrodit ve Athena’yı zarif bir şekilde simgeliyor. Önü keçi gövdesi olarak şekillendirilmiş altın rhyton, özellikle son derece etkileyici.
Panagürişte Altın Hazinesi’nin iki kopyası var. Kopyanın bir tanesi, Sofya Ulusal Tarih Müzesi’nde , diğeri ise Panagürişte Tarih Müzesi’nde korunuyor.
Panagürişte Altın Hazinesi’nin orijinali, dünya çapındaki müzelerde ülkemizin Trak sanatını tanıtıyor. Yılda bir kez Panagürişte Tarih Müzesi orijinali, yurda, Panagürişte’ye dönüyor ve güzelliği, zarifliği ile gözleri kamaştırıyor.
Derleyen: Veneta Nikolova
Çeviri: Şevkiye Çakır
Fotoğraflar: Ani Petrova
Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır..
İnsanoğlu dünyada birtakım zorluklarla hep sınanmış, sınanmaya da devam edecektir. İnsan hayatının hikmetlerinden birisidir imtihan. Bu hakikate işaret babında Cenâb-ı Allah, çokça okuduğumuz Mülk/Tebareke suresinin 2. ayetinde şöyle buyurmuştur:..
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..