Mübarek Ramazan ayı canlarımıza, evlerimize şenlik getirir. Oruç, sahur, iftar, teravih, fitre, mukabele gibi dinî ibadetler bu ayda yapılır. Ayrıca eş-dost, hısım-akraba ziyaretleri de bu ayda farklı olur. Toplumumuz bu ayda daha canlı olur.
Ramazan gelirken bereket dolu bir torbayla geliyor. Bereketini dünyanın her bir tarafına saçıyor. Ama bu bereket herkese dokunmuyor. Bereketi yakalamak için elini açıp uzatanlara dokunuyor sadece. İnşallah biz de bu bereketli mevsimde misafirimizi karşılamak için kalplerimizi kötülükler ve çerçöpten temizler, sonra da ellerimizi semaya açıp Rabbimizi anarak Ona yöneliriz. Böylece sağnak sağnak yağan Ramazan bereketinden bizim kısmetimize de bir şeyler düşer.
Tabiî, Ramazan deyip bereketten söz edince bu ayı mübarek, bereketli, diğer aylardan farklı kılan özellikleri de hatırlamamız gerekiyor. Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle, insanlara doğru yolu gösteren Kur’ân Ramazan ayında indirildi. Öyleyse doğru yolu bulmak ve doğru yolu sonuna kadar yürümek için Ramazan’da ve sonrasında düzenli olarak Kur’ân okuyup onu anlamaya ve hayatımıza yansıtmaya çalışmalıyız.
Ramazan deyince, şüphesiz, aklımıza oruç geliyor. Allah Teâlâ orucu, tek hak din olan İslâm’a gönülden bağlananlar, yani müminler ahlâkî olgunluğa erişsinler, takvalı davranışlar sergilesinler diye farz kılmıştır. Ayrıca oruç, çok sevaplı ve günahları temizleyici bir ibadettir. Bununla beraber sağlığa da çok faydalı olduğunu sevgili Peygamberimiz bildirmiştir.
Teravih namazı, Peygamber Efendimizin sünnetidir, yani yaptığı ve Müslümanlara tavsiye ettiği bir uygulamasıdır. Teravih, sadece Ramazan ayına mahsus bir ibadettir. Yatsı namazından sonra kılınan 20 rekâtlık bu sünnet namaz, insana çok farklı duygular yaşatır, gönlünü ferahlatır, vücudunu dinçleştirir. Teravih, bizi Allah ile yakınlaştırır ve cemaatle kılındığı için beraberimizdeki insanlarla bağımızı pekiştirir. Kardeşlik duygularımızı yükseltir.
Ramazan ayının insanın iç dünyasına yönelik ibadetleriyle birlikte dışa dönük, sosyal yönü ağırlıklı ibadetleri de var. Ramazan ayına özel bir sadakamız var. Miktarı az, ama kıymet çok büyük olan fitre sadakası. Fitre, bizim Ramazan ayındaki ibadet ve dualarımızın bir anlamda itina ile hazırlanmış güzel paketidir. Onunla Ramazan hesabımızı kapatır ve Rabbimize sunarız. Ama bu bereketli mevsimde sadece fitre ile yetinip kendimizi bereket sofrasından mahrum etmemeliyiz. Fitre ve zekât zorunlu olan asgarî yardımlarımızdır. Bunun üzerinde bir de Allah’ın rızık olarak verdiğinden infak söz konusu. Ver verebildiğin kadar... Vermekle manevî hastalıklarımızı tedavi ediyor, toplumsal dertlere deva oluyoruz. Hem de Rabbimize şükrettiğimiz için bize verdiği nemetlerin ziyadeleşmesine katkı sağlıyoruz.
Zorunlu ve tavsiye edilen ibadetlerin yanında bir de zaman içerisinde teşekkül etmiş Ramazan gelenekleri ve kültürümüz var. Meselâ, kandil yakma... İftar sevincini paylaştığımız anları duyurma, küçüklüğümüzde “Kandil yandı!” diye az bağırmadık sesimizin yettiği kadar. “Kandil yandı” diye bağırdıkça iç dünyamızın bir taraflarını aydınlatıyorduk aslında.
Hele bir de bu canlılığa güzellik katan Ramazan davullarını düşünelim. Hâlâ birçok köy ve mahallemizde çalınan Ramazan davulları ne güzel bir seda... Seherlerde öten bülbüllere eşlik eden davul sesiyle Ramazan’ı karşılamak, davul gümbürtüsüyle sahura kalkmak, davul eşliğinde söylenen mânilerle bayram etmek ayrı bir güzelliktir.
Ramazan manileri, halk edebiyatımızın ortaya koyduğu ve kendi kültür ve geleneğini oluşturan bir özelliğidir Ramazan ayının. Dört mısra, yani bir kıtadan ibaret sâde manzumelerden oluşan halk edebiyatı ürünlerine mâni diyoruz. Ramazan mânilerini ustaca
söyleyen Ramazan davulcuları çok değerli insanlardır. Söyledikleri mânilerle Müslümanları şenlendirir. Dinî bağlılıklarını artırmaya çalışırlar. Müslümanlar da kendilerini bahşişlerle sevindirir.
Birkaç Ramazan mânisini birlikte okumayalım. Tabiî, davulla da eşlik edilirse ne de güzel olur.
Alayladım, alayladım,
Kara kabı kalayladım;
Canım iki gözüm agam,
Ramazanı kolayladım.
Adem aga evde misin,
Tilki gibi inde misin;
Sana bir mani söylesem,
Kalkar beni döver misin.
Bak geldi etli dolma,
Çok yiyip göbek salma.
Üstüne bir kahve iç,
Terâvihe geç kalma!
Aldım bahşişi giderim,
Hayır dualar ederim.
Allahım kısmet ederse,
Seneye gene gelirim...
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..
20 Temmuz’da, yazın en sıcak günlerinde Ortodoks Kilisesi Eski Ahit peygamberi İlyas’ı anıyor. Eski zamanlardan beri onuruna kutlama ayinlerinin yapıldığı adına inşa edilen çok sayıdaki kiliseler Halkın İlyas peygambere duyduğu sevgi ve saygının..
Fizik ötesi ile doğru bir biçimde bağ kurma imkânı veren insanlığa gönderilmiş son ilâhî kaynaklı mesajlar bütünü olma özelliğine sahip Kur’ân-ı Kerim’de bizzat Cenâb-ı Allah, “Bana dua edin, size icabet edeyim; benden isteyin ki, size ihtiyacınız olanı..