İslâm dini, sadece Müslümanlarla meskûn toplumlarda yaşanabildiği gibi, Müslümanların çoğunluk olduğu toplumlarda da yaşanabilir. Ayrıca Müslümanların azınlık olarak yaşadığı toplumlarda da bütün yönleriyle olmamakla birlikte gerektiği gibi uygulanabilir. Allah Teâlâ, kıyamete kadar geçerli olacak olan dinimizi bu özellikler ve güzelliklerler süslemiştir.
Genellikle ülkeler çokkültürlüdür. Dünyanın hemen hemen her yerinde de Müslüman vardır. Müslümanlar bulundukları her yerde İslâm’ın güzelliklerini yaşayabilirler. Ancak İslâm’ın her yönünü her yerde hayata taşıma imkânlarından söz edemeyiz. Bu da İslâm’ın eksik yaşandığı anlamına gelmez. Bilakis bu İslâm’ın evrenselliğini bir kez daha vurgular.
Bununla birlikte çokkültürlü ortamlar Müslümanların önüne farklı sorunlar ortaya koymaktadır. Bu sorunların Müslümanlarca çözülmesi ve aşılması İslâmî değerlere sadık kalarak mümkün olur. Aksi takdirde sorunların çözüm ve aşılmasından söz edilemez, hatta belki de çokkültürlü ortamdan bahsetmek de mümkün olmaz.
İslâm’ın ortaya koyduğu kesrette vahdet, vadette kesret ilkesi son derece mühimdir. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere’de bunun çokkültürlü bir toplumda nasıl tahakkuk edebileceğini göstermiştir. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanların belirli ilkeler etrafında bir araya gelerek barış ve huzur içerisinde yaşaması Medine Sözleşmesi ile oluşturulan Medine devletinde güzel bir örnek olarak görülmektedir. Onun özü ise herkesin kendisi olması, yani kendi değerlerine bağlı kalarak bütün bozmayacak, hatta geliştirecek şekilde varlığını devam ettirmesinden ibarettir. Herkesin kendi değerlerine bağlı kalarak hak ve adaleti ön planda tutmasıyla huzur ve barış ortamı oluşturulmuştur. Zira hak ve adalet İslâm’ın özüdür, Allah’ın sıfatlarındandır ve toplumun olmazsa olmazlarıdır. Buna hem ferdî hem de ictimaî planda uyulursa fertler ve toplumlar aradıkları huzura kavuşurlar.
9 Eylül’de, Bulgaristan tarihinde, temelde kökten farklı bir kamu düzeninden diğerine geçişin 80. yıldönümü kutlanıyor - Bulgaristan Krallığı’nın sonu ve Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin başlangıcı . 2. Dünya Savaşı’nın ortasında,..
6 Eylül 1885 tarihinde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli toprakları birleşerek, Bulgaristan tek bir devlet olarak Avrupa haritasındaki yerini alıyor. Sofya “Sv. Kliment Ohridski” Üniversitesinden tarihçi Prof. İvan İlçev..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz. Vedat Ahmet "Gençler ve din" konusunda bize yararlı ve ilginç bilgiler sunacak. Gençlerin ahlak dünyası ve dinin aşıladığı değerleri konuşacak.