2017 yılında yapılan son araştırmadan alınan sonuçlara göre Bulgaristan vatandaşlarının yüzde 15 kadarı hayatının bir döneminde psikolojik bozuklukluk geçirmiş bulunuyor. Bu kişilerin yarısından fazlası anksiyete veya diğer adı ile kaygı bozukluğu yaşamıştır. Kaygı bozukluğu sık görülen durum olmakla birlikte gittikçe daha çok gençleri etkiliyor. Konu ile ilgili ayrıntıları klinik psikolog ve psikoterapist dr. Sezgin Bekir anlattı.
4 büyük anksiyete bozukluğu türünün olduğuna dikkat çeken dr. Bekir, bunların somut korkulardan ibaret olan fobiler, geçmişte nevroz olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluklar, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu olduğunu belirtti ve yaşadığımız olaylar vebizim bu olaylara karşı gösterdiğimiz tepki sonucunda hepimizin böyle bir durumla karşı karşıya gelmemizin mümkün olduğunu da ekledi.
“Korku ve kaygının aslında bireyi koruyucu işlevi var. Dolayısıyla insanın kısa süreli endişe, sıkıntı veya korku yaşaması, doğaldır. Oysa endişe bozukluğu, 2,3 veya 4 ay gibi doğal olandan çok daha uzun sürerek kişinin devamlı hali oluyor. Yani her kaygı durumu ruh sağlığı ile ilgili değil” dedi dr. Bekir ve her insanın maruz kaldığı etkenlerden bir veya başka ölçüde etkilendiğini kaydetti. Kişinin tehlikelere karşı gösterdiği tepkinin bedensel belirtileri, kalp ağrısı, terleme, hızlı solunum olabilir. Bu belirtiler ortaya çıkınca insan enfarktüs veya insult gibi bir nöbet durumu yaşadığını düşünür, ki bu düşünce kaygısını daha da artırır, yani kendini bir nevi kısır döngünün içinde bulur.
İnsanın kaygıya yol açan durumlardan kaçınmaya başladığı, ilaç, alkol veya saire psikoaktif maddelere ihtiyaç duyduğu zaman anksiyete bozukluğunun ortada olduğunu belirten Sezgin Bekir kaygı bozukluğuna yol açan nedenler hangileridir sorusu üzerine ise şu cevabı verdi:
“Birçok etken olabilir. Örneğin kişilik tipiniz. Eğer azimli ve mükemelliyetçiyseniz, rekabetçi bir yapıya sahip iseniz, stresli durumları atlatmakta zorlanıyorsanız, kaygı bozukluğu yaşama ihtimaliniz de daha büyük olur. Her birimizin aile hikayesi veya yaşam öyküsü de etken olabilir. Fazlasıyla korumacı olan aile ortamının veya bir ebeveynin alkol kullanımının çocukta oluşturacağı güvensizlik duygusu, kolaylıkla anksiyete bozukluğuna yol açabilir. Trafik kazasına görgü tanığı olmak veya ağır bir hastalığa yakalanmak türünden ani hayat stresi de etken olabildiği gibi etrafta olanlara karşı tepki tarzı da önemli. Kendimize ve olup bitenlere olumlu veya olumsuz tepki vermemize göre kaygı bozukluğu yaşama ihtimalimiz değişir”.
Problemlerin üstesinden gelmeyi bilen, zor durumda soğukkanlığını koruyan, rasyonel düşünce tarzına sahip kişiler, kaygı ve strese yola açan olaylarla daha kolay başediyorlar, diyen dr. Bekir, olumlu olayların da stres tepkilerine yol açabileceğiğne dikkat çekiyor ve örneğin evliliğin strese yol açan olaylar arasında 3. sırada yer aldığını, doğumun da böyle bir olay olduğu için annelerin doğum sonrası depresyon yaşadıklarını da söylüyor.
Bu türden çok yaygın bir durum olan panik ataklarla ilgili konuğumuz şunları söyledi:
"Panik ataklarda yaş gittikçe düşüyor. Panik atak şikayeti ile gelen 12, 13 yaşında hastalarım oldu. Nöbet şeklinde geçen panik ataklarında hastalar, bilinmeyen, fakat gittikçe yaklaşan bir felaketten korkuyorlar. Somut nedeni olmayan bu ataklar sırasında boğulma hissi, nabız hızlanması, tutulma gibi çok güçlü bedensel tepkiler görülüyor. Genelde 1-2 dakika süren, bazen 10 dakikayı bulabilen bu nöbetler her zaman ve her yerde yaşanabileceği için tekrar korkusu hastanın durumunu derinleştiriyor ve üstesinden gelmesi yıllar alabiliyor," diyen klinik psikolog, buna meydan bırakılmaması yönünde bazı tavsiyelerde bulundu:
"Dinleyicilere, kendi durumlarını izlemelerini tavsiye ediyorum. Yaşadıkları bir olay sonucu biraz sıkkın veya endişeli olmakla birlikte günlük fonksiyonlarını yerine getirebiliyor, işe okula gidip, ev işlerini yapabiliyorlarsa, 2,3 veya en çok 6 ay içinde toparlanmaları gerekiyor. Şikayetleri daha uzun sürerse ve gittikçe artarsa uzman desteği almaları gerekiyor. Komşunun lexotan ve xanax alıp iyileştiğini duyup aynı ilacı alan veya akşam 1-2 kadeh alkol içenler, kesinlikle yanlış yapıyor ve doktora danışmayı ertleyip hastalıklarının gelişmesine meydan bırakıyorlar."
Kaygı bozukluklarının kadın ve erkeklerde aynı sıklıkla görüldüğünü, fakat erkeklerin bunu paylaşmaktan çekindiklerini belirten dr. Bekir, gençlerin de hassas durumda olduklarına dikkat çekti:
“Gençlerin beğenilmek arzusu, idolleri gibi görünmek isteği de panik ataklarına yol açabilir. Daha zayıf olmak isteyen kızlar diyetlere başlayarak, genç erkekleri ise anabol steroitler kullanarak zaten dinamik olan hormonal dengelerini ek olarak bozuyorlar” diyen klinik psikolog bu bağlamda ailenin rolüne vurgu yaptı:
"Ruh sağlığı açısından ailenin çok büyük rolü var. Çocuklar güvenli bir oratmda yetişiyorsa, anne ve baba fazlasıyle korumacı olmadan gerekli ilgiyi gösteriyorsa, birbirini dinleme ve anlama, diyalog ortamı sağlanıyorsa, bu sağlıklı ortam, anksiyeteyi önleyecek. Tersine çocuklardan çok fazla istiyorsak, bu onlarda beklentilere cevap verememe korkusuna yol açacak. Gözle görülmeyen bu süreçler çok önemlidir, dedi ve çocuğunuza neye ihtiyacı olduğunu sormamızın önemine dikkat çekti. “Bu kadar basit bir soru, ailede diyalog yaratarak çocuğun kendini önemli hissetmesini sağlacak. Biz daha çok çocukların neye muhtaç olduklarını tahmin ederek hareket ediyoruz. Oysa sorsak daha iyi olur” dedi ve sohbetimizin sonunda ruh sağlığımızı korumak açısından çok yoğun geçen günlük hayatımızda kendimize zaman ayırıp arkadaşlarla vakit geçirmenin, aktif bir şekilde dinlenmenin çok faydalı olduğuna işaret etti.
ABD başkanlık seçimleri konusunda heyecanlananlar yalnızca Amerikalılar değil , Avrupalılar da nefeslerini tutarak sonuçları bekliyor – Kamala Harris'in zaferi gerçekten tutarlı bir politika ve öngörülebilirlik getirir mi ,..
İklim değişikliği küresel bir olay olup dünyanın her köşesinde kendini gösteriyor. Bunun son örneği, İspanya’nın Valencia bölgesini vuran sel felaketi oldu. Avrupa’da son 50 yılın en feci seli olarak değerlendirilen bu doğa afetinde yüzlerce kişi..
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..