Allah’ı nasıl biliyoruz? Yaratıcmızı nasıl tanıyoruz? İnsan aklını bu soruların cevapları her daim kurcalamıştır. Bunun için İslâm ilkelerini esas alan ulemâ Allah’ın sıfatları adı altında akait kitaplarında bir bölüm açmışlardır. Zâtî sıfatlar olarak adlandırılan ve sadece Allah’a mahsus olan özellikleri ele alan birinci kısımda altı sıfat tespit edilmiştir: Vücut, kıdem, bekâ, muhâlefetün li’l-hâvâdis, kıyâm bi-nefsihî ve vahdâniyet. Bunları daha anlaşılır bir dille ifade edip özetleyelim.
Zaman ve mekân da dahil olmak üzere herşeyi yoktan var eden, örneksiz yaratan, ustaca meydana koyan Allah’tır. O bizim bildiğimiz şeylerden başka bilmediklerimizi de yaratmıştır. Esasların esası Odur. Onsuz kâinatı düşünmek mümkün değildir. Allah, yarattığı şeyleri yaratmadan önce vardı ve Ondan başka hiçbir şey yoktu. Herşeyin yok olması durumunda Allah yine var olacaktır. “Dünya üzerindeki herşey fânîdir! Kalacak olan, bâkî olan sadece yücelik ve kerem sahibi olan Rabbinin yüzüdür” (er-Rahmân, 26/55).
Allah için başlangıç, zeval, yokluk, kaybolup bitme, sonu gelme, tükenme söz konusu olamaz. Bütün bu saydıklarımız Onun ulûhiyeti, tanrılığı ile çelişmektedir. Bunlardan birisi olduğunda mutlak yücelik sahibi, kusursuz, eşsiz bir Allah’tan söz etmek mümkün olmaz. İslâm inancı, kusur sayılabilecek her türlü özellikten arındırılmış bir Allah tasavvuruna sahiptir. Kusurlar bir tarafa, Allah, olumlu ve güzel özelliklere de mükemmel derecede sahiptir. O yüzden “sübhanallah” ifadesi Allah’ı övme ve yüceltme anlamında Kur’ân-ı Kerim ve hadislerde sıkça zikredilmiş, Müslümanların da bundan hareketle Allah’ı her namaz sonunda ve fırsat buldukça bu ifade ile anmaları istenmiştir. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed, kıyamet gününde sevap ve günahlar tartılırken teraziyi dolduracak sözler diye bizlere şunları söylememizi telkin etmiştir: “Sübhânâllâhi ve bihamdih… Sübhânâllâhi’l-azîm”, yani “Allah’ı her türlü kusurdan tenzih eder, arıtır, bütün mükemmellik sıfatlarıyla tanır ve anar, övgülerimi sunarım. Eksiksiz ve kemalin en son noktasında olan Allah ne büyüktür!"
Varlığında hiç şüpheye yer olmayan Allah, tektir. Onun ikincisi yoktur. Taşıdğı özellikler, yaptığı işler bakımından da tektir, eşsizdir. Yaptığı işlerde ortağı da yoktur.
Herşeyi yaratan, halk eden Allah’tır. Bildiğimiz ve bilmediğimiz, iyilik veya kötülük de dahil herşeyi O var etmiştir, var etmektedir, yaratmaktadır. Bütün yarattıklarını da en iyi sanatkârâne bir şekilde yaratmaktadır. Eğer yaratılanlarda bir kusur varsa, o Allah’ın yaratmasından kaynaklanmaz. İrade sahiplerinin kendi tercihleridir veya irade sahibi olmayan yaratıkların “kusurlu” yaratılmış olmasında bir hikmet vardır. Ama Allah yarattığı hiçbir şeye benzemez. Allah aklımıza gelebilecek herşeyden farklıdır. “Hiçbir şey Ona benzemez” (eş-Şûrâ, 42/11). Aklımıza gelebilecek herşeyin, ama herşeyin ötesindedir Allah.
Bütün mahlûkatın varlığı Allah’ın varlığına, dilemesine bağlıdır. Allah’ın varlığı ise hiçbir şeye bağlı değildir. O bi-nefsihî, kendiliğinden vardır. Yaratılmamıştır, sonradan ortaya çıkmamıştır. Var olabilmesi için belirli bir dayanağa, zamana, mekâna vs. ihtiyacı yoktur.
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple İslâm dininin hayatın farklı alanlarındaki hükümlerini imkânları ölçüsünde öğrenmekle mükelleftir...
105 yıl önce 27 Kasım 1919 tarihinde Paris kenarlarında yer alan Neuilly-sur-Seine’de Bulgaristan’ın I. Dünya savaşına (1914-1918) katılımına son veren antlaşma imzalandı. Tarihçilere göre, öz toprak kaybına yol açan bu antlaşma Bulgaristan..
25 Kasım’da Bulgar Ortodoks Kilisesi Aziz Kliment Ohridski’yi anıyor . Kiril ve Metodiy Kardeşlerin yedi öğrencisinden biri olan Kliment Ohridski, tanınmış başpiskopos, öğretmen ve kitap yazarıydı. Aziz Metodiy’in ölümünden..