ÖTESİ DÜŞ DEĞİL…
Nasreddin Hocaya sormuşlar: “Hocaefendi, kıyamet ne zaman kopacak?”
Hoca bilgece cevaplamış: “Bizim karı öldüğünde küçük kıyamet, ben öldüğümde de büyük kıyamet kopacak!”
Günümüz insanının algılamakta zorlandığı, anlasa bile gaflet ve ihmal sonucu sürprizlerle karşılaştığı bir durum üslûbunca ortaya konmuş. Velhasıl, ölüm var, ölüm sonrası kıyamet de var… Yani ölüm ötesi diye bir hayata diriliş sözkonusu.
Bu konuda hiç şüpheye mahal yok aslında. Kitabımız Kur’ân-ı Kerim, sevgili Peygamberimizin mirası bizde bu konuda oluşabilecek her soruyu cevaplıyor, hem de en renkli örnekleriyle. İsterseniz, şöyle Kıyâme suresine bir kulak verelim:
İnsan kimdir? “Akıtılan meniden bir damlacık (sperm) değil miydi? Sonra o, alâka (embriyo) olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmiş; ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi?” (75/37-40)
Elbette ki dirlitir… Ama buna inanmayanlar var. Öyleyse şuna da kulak verelim:
“Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve "Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" diyor. De ki: "Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir." (Yâsîn, 36/77-78)
Ayrıca bu kadar nimete sahipken insan, bu nimetleri veren tarafından “kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır?” (el-Kıyâme, 75/36)
Aslâ…
“Sandıkları gibi değil, kıyamet gününe yemin ederim!
Öyle değil, kendini kınayan nefse yemin ederim!
İnsan, kemiklerini toplayıp birleştiremeyeceğimizi mi sanıyor?
Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter.
Fakat insanoğlu önündeki zaman içinde de günah işlemeye (bugünden) istekli durur.
‘Kıyamet günü ne zamanmış?’ diye soruyor.
Göz dehşetle açıldığı, ay tutulduğu, güneşle ay birleştirildiği zaman;
İşte o gün insan ‘Kaçacak yer var mı?’ diyecektir.
Hayır, sığınacak bir yer yoktur!
O gün varıp durulacak yer sadece Rabbinin huzurudur.
O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey hakkında bilgi verilecektir.
Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır.” (75/1-15)
‘Ey insanlar! Hayır! Doğrusu siz çabucak gelip geçeni seviyorsunuz, ahireti ise bir yana bırakıyorsunuz.
Oysa o gün bir kısım yüzler rablerine bakarak mutlulukla parıldayacaktır; bir kısım yüzler ise o gün insanın belini kıracak bir felâketi sezerek sararıp solacaktır.
Hayır artık çok geç! Can boğaza gelip dayandığında…
‘Yok mu bir şifacı?’ dendiğinde…
Hasta insan bunun beklenen ayrılış olduğunu anladığında…
Ve bacaklar birbirine dolaştığında…
İşte o gün sevkedilen yer sadece Rabbinin huzurudur.” (75/20-30)
Ama…
“Vaktiyle o hakka inanmamış, namaz da kılmamış; aksine inkâr etmiş, haktan yüz çevirmiş; sonra da çalım sata sata yürüyüp yandaşlarına gitmişse” (75/31-33)…
Vay hâline! Dememek için hatırından çıkarma:
“Ey insan! Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor!
Evet, o sana yaklaştıkça yaklaşıyor!” (75/34-35)
Bu uyarılar da yetmediyse, kopacak kıyamet ve ahiretin safahatını canlı örnekleriyle izlemek için Kur’ân son iki cüzünü okuyun lütfen! Bir de her gün etrafımızda kopan küçük kıyametlerden ibret alalım ki, kapımızda ansızın büyük kıyamet kopmasın…
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
1908 yılının 22 Eylül tarihinde Bulgaristan’ın bağımsızlığı ilan edildi. Bulgaristan’ın tarihinde tek başına gerçekleştirilen en cüretkâr eylem olan Doğu Rumeli ile Bulgaristan Prensliği’nin Birleşmesi’nden otuz yıl sonra Bulgarlar bir kez..
21 ve 22 Eylül tarihlerinde Sofya’nın konukları ve sakinleri Büyük Konstantin’in oğullarından biri olan II. Konstantius’un hükümdarlık sürdüğü dönemin tarihi dokusunu yansıtan bir etkinliğe katılabilir. Geç antik çağının yeniden canlandırıldığı..