Bu sözler, güneş batımında Sredna Gora dağının eteklerindeki Hisarya’da dolaşıp, güney kale duvarındna manzarayı hayranlıkla seyretmeyi seven, Bulgar edebiyatının atası İvan Vazov’a ait. Şair, hislerini 1882 yılında “Ne güzelsin, ey vatanım” şiirinde şöyle ifade eder:
“Kim bilir nasıl bir evren gizlidir hala sende
Ne sırlar, saklı, vardır derinde
Tepeler, dağlar, vadilerinde”Daha o günlerde 1879 yılında, Vazov , Hisarya hakkında şunları söyler:
“Kanaatım o ki, Hisarya pınarlarının büyük bir geleceği var, ki bu nimetten , üzerimize vazife düştüğü gibi sahip çıkar ve faydalanmasını bilirsek, bölgemiz için son derece önemli bir zenginlik niteliğinde olacaklardır.”
Ve gerçekten de 1882 yılında hükümet “Hisar pınarlarının işletilmesi kararnamesi” yayınlarken, Plovdiv’te Çek kimyager Sosterzhonek 5 farklı maden suyunu inceleyerek Bulgaristan’da bu alanda bir ilke imza atmasıyla, yurdumuzda ilk kez organize kaplıca terapisine başlanmıştır.
Bir asır sonra, 1993’te arkeologlar, mineral kaynakların etrafındaki beldenin tarihini aydınlatan son derece önemli bir kaplıca merkezi keşfediyorlar. Eski Traklar bu bölgede tapınak ve sağlık tesisleri kurmuş, M.S 46. yılında Roma’nın bölgeyi ele geçirmesinen sonra imparatorluğun önde gelenlerince rağbet görmeye başlayan kaynakların etrafında 2. asırdan itibaren termal kompleksler inşa edilmiştir. 293 yılında İmparator Diocletianus, böbrek hastalığının iyileşmesi neticesinde bölgeye kendi ismini verir ve Trakya bölgesinin, Philipopolis ve Avgusta Trayana’dan sonra üçüncü en büyük şehri haline gelir. Her ne kadar günümüzde, deveye benzedikleri için Develer diye anılan batı kale kapılarının sadece harabeleri kalmış olsa da, bölgede eskiden konutlar, kışlalar, termal kompleksler ve 44 kulesi olan set inşa edilmiştir.
Batı Roma İmparatorluğunun çöküşünden sonra Diokletianopolis uzun bir süre büyük bir Hıristiyan merkezi haline gelmiştir, fakat Osmanlıların istilasından sonra, yerli halkın gösterdiği direncin neticesinde nüfüsü katledilerek belde yerle bir edilmiştir.
İlginçtir ki Romalıların inşa etmiş olduğu su tesisatı ve kanalizasyonu günümüzde hala kullanılmaktadır. 4. asıra ait olan Roma termalleri, geçen yüzyılın otuzlu yıllarında keşfedildi ve günümüzde Momina sılza ismini taşıyan 3000 metrekarelik arazide bulunmaktadırlar. Bunların Roma dönemine ait az sayıda bilinen hamamlardan oldukları tahmin edilmektedir, ki bazılarının çatıları bile günümüze ulaşmıştır. Avrupa Birliği programları kampsamında termallerin bir kısmı restore edilmiştir. Bölgeye turistlerin ilgisini çekmek amacıyla, belediye, ziyaretçilerin termal sulara girip havuzlarda yüzmelerine imkan tanınmasını planlıyor.
Momina sılza’nın güneyinde bir patika bizi 4. asırdan kalma, zengince süslenmiş ve günümüze kadar hiç hasar görmeden ulaşan tek mozaik döşemeli zemine sahip olan Roma mezarlığına götürüryor.
Büyük parklar ve şehrin etrafındaki ekoyollar, turistlere ister hem kent, hem de doğa manzaralarının tadına varma imkanı sunmaktadır. Şehrin önde gelen turistik mekanlarından biri, Yordan Yovkov ve Dora Gabe gibi önemli yazarlarımızı ağırlamış olan, Vila Petroviç yazar evidir. Onların öykülerini ise şehirdeki bir sonraki gezimizde anlatırız artık.
Fotoğraflar: Darina Grigorova, BGNES ve bg.wikipedia.org
Çeviri: Ayser Ali
Çayırski gölleri (Çayır gölleri) Batı Rodoplar’da doğal olarak oluşan altı heyelan set gölleriyle bilinen bir koruma alanıdır. Jeologlara göre Kuvaterner döneminde oluşan, deniz seviyesinin 1400 metre yüksekliğinde, kalın torf toprağı ile kaplı olan..
Veliko Tırnovo'da,10 ülkenin ve Bulgaristan’dan 30 belediyenin katıldığı 19. Uluslararası "Kültür Turizmi" Fuarı ’nın açılışını yapan geçici hükümette Turizm Bakanı Evtim Miloshev , turizmin dünyadaki tüm ülkelerin ekonomilerinin son derece..
Visit Sofia belediye işletmesi “Yeni başlayanlar için 55 adımda Sofya” adı altında başkentte gezi turu düzenliyor. Bgtourism web sitesinde yer alan bilgilere göre her Cumartesi günü saat 10.00’da Prens I. Aleksandır Batenberg mazole mezarından başlayan..