Teteven şehri ile aramızda daha çocukluğumda çok sıkı bağlar mevcuttur. O yıllarda Sofya’nın bunaltıcı sıcaklıklarından kurtulmak için ordaki kuzenlerime misafirliğe giderdim. Çocukluk yıllarımdan yeşil tepeleri, Koca Balkan Dağların serinliğini, berak sularıyla göz kamaştıran nehri, dans eden ateş böceklerini hatırlarım. Yıllar geçtikçe yaz aylarım daha kısa ve ben daha meşgül oldum ve bundan dolayı da bu son derece sevimli şehire ziyaretlerim seyrekleşti. Bundan bir hafta once oralara dönünce tam 15 yıldır ayrı kaldığımız ortaya çıktı. Burada çok az şey değişmişti zamanla- tepeler hala yeşil, insanlar hala çok misafirperver idi.
Aslında yıllar sonra beni burala getiren Teteven Salamura Bayramı oldu. Ben salamuralı balık çorbası hayranı olmasam da, bu söz konusu çorba, Teteven şehrinin “Sava Mladenov” meydanının neredeyse “yıldızı” oldu. Yerlilerden, bu kutlamaların iki yıldan bu yana düzenlendiğini, salamuralı balık çorbasının ise rakı için çok güzel bir meze olduğunu, anladım. Çorbanın rengi kırmızı olurken tadı acıdan, ekşiye ve tuzlaya kadar geniş bir yelpazeyi andırıyor.
Şehrin İtfaiye Dairesi, ziyaretçilere ücretsiz balık çorbası ikram eden büyük stantlardan birine sahipti. Itfaiyeciler, şakadan “Yerlileri uyarduk, bugün hareketlerine dikkat etsinler, çünkü bayramlarında çalışmaya hiç niyetimiz yok” dediler. Şanslarına, onların çalışmalarına gerek kalmadı. Şarkılar, danslar ve eskilerden günümüze kadar anlatılan hikayeler, gelen ziyaretçilerin neşesine neşe kattı.
Teteven Belediye Başkan yardımcısı Boris Vrabevski, bölgenin geçmişi ile ilgili ilginç hikayeler anlattı ve iki yıldır bu şenliklerin ülkenin birçok bölgesinden insanları buluşturduğunu, büyük bir mutluluk içinde paylaştı. Boris Vrabevski’ye gore, bu şenlikler, şehrin kültürünü ve geleneklerini korumak için en iyi yöntemdir, bununla birlikte yerlilerin ruhu hep canlı kalacaktır. Bu bölgede, çocukların eğitimine ve ailedeki iyi ilişkilere çok büyük önem ve değer verilmektedir.
Artı, Teteven bölgesinin çok eski zamanlarda bir yerleşim yeri olduğunu, öğrendim. Bazı hikayelere gore, bu topraklara yerleşen ve şehri kuran Tetövlar sülalesi, şehre de ismini vermiştir. Başka bir rivayete gore, şehrin ismi “tetiva” (kiriş - okçulukta yayın tutturulduğu ve çekildiği sert iptir) kelimesinden geliyor, çünkü şehir aynen ok kirişi gibi upuzun Vit nehri boyunca uzanıyor. Eskiden buralarda 27 çeşit zanaat türü varmış, yerli esnaflar ise ustalığı ile herkes tarafından bilinirmiş. Şehre “Altın Teteven” ismi verilmiş. Abacılık, kürkçülük, ağaç oymalık, bölgeyi ünlü kilan zanaatlardan sadece birkaçıdır. Bugün de balıkçılık bilinen ve yaygın bir meslektir. 1801 yılında Teteven Kırcaalıların saldırısına uğrar ve tamamen yangında yanıp kül olur. Şehir 19.asrın 50-60 yıllarında toparlanmayı başarır ve Bulgaristan’ın önemli zanaat merkezlerinden biri haline gelir.
Bu bölgede görmeye değer Tarih Müzesi, Glojene Manastırı, “Adrenalin” eğlence parkı, “Skoka” şelalesidir. Yakındaki eko patikalar da yürüyüş için son derece uygundur. “Sıeva dupka”, “Dragançovitsa” ve “Morovitsa” mağaralarında ise aradığınız serinliği bulabilirsiniz. Teteven hakkında anlatılacak daha çok şey var, ama gelin yazar İvan Vazov’un şehre adanan alıntısı ile son verelim: “Eğer Teteven’e gelmemiş olsaydım, ben de Bulgaristan anavatanım yabancısı olacaktım… Birçok yeri gezdim, birçok yerde tozadım, ama buradan daha muhteşem bir cennet görmedim. “
“Nova” TV’ye konuşan Turizm Bakanı Evtim Miloshev , “Önümüzdeki kış sezonunda Bulgaristan'a 2 milyondan fazla yabancı turistin gelmesi bekleniyor” dedi. Bir günlük ve transit geçişler de dahil olmak üzere, toplam yabancı ziyaret sayısının..
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...
Doğu Rodoplar’ın büklümlerinde saklı olan Pçelarovo köyünde anlatılan rivayete göre eskiden bölgede bulunan asırlık meşe ormanları ve ceviz ağaçlarının kovuklarında yaban arıları kendilerine yuva yaparmış. Köyün adından da anlaşılacağı üzere..