‘Ciddi olan her şey gibi bu da bir rastlantı sonucu gerçek oldu. Küçükken babam beni sık sık eve kilitliyordu. O zaman bilgisayar, TV yoktu ve ben ne yapayım, resim çiziyordum. ‘
Petır Miçev ‘in ressamlığı böyle meydana geliyor. Kendi kendisini yetiştiren bu ressamın tablolarıyla temasa girmek ilk bakışta aşka dönüşür. Kendi stilini nasıl belirlediği sorusuna cevaben ressam şöyle diyor:
‘Resim üslubümü tanımlayamayacağım. Babam bana ‘Bu yıl da resmine devam et de ertesi yıl ciddi bir şeyle uğraşmaya koyul! diyordu ve hayatım o zamanki yılımın resmetmek için son yıl olacağı vaatleriyle geçti. Kendi üslubüm olması gereği konusunda ciddi düşüncelerim olmadı. Diğerleri, böyle üslubüm olduğunu kabul ediyor ama bunu sanat eleştirmenleri karara bağlasınlar.’
Ressam Petır Miçev’in sanatını kalıba sokmak niyetinde değiliz ama şu tartışılmazdır: tablolarını görünce hemen onun eseri olduklarını anlarsınız. Bunları gören kişi uyum, memnunluk, huzur hisseder. Tablolarından akan uyumun gerçek hayatında mevcut olup olmadığını kendisine sorunca şu yanıtı aldım:
‘Tabii. Bu, hayatımdaki hatalardan kaynaklanan bir uyumdur.İnsan, verilen örneklerden değil, yaptığı hatalardan ibret alır. Ben tüm yaşamım boyunca günahkar oldum ve şimdi daha iyi bir insan olmaya çalışıyorum.’
Petır Miçev’in resim sanatında kadın siması üstünlük kazanıyor. Baştan çıkarıcı, sevgili, ana olan kadındır bu. Ressama göre hayatta herşey aşka dayalıdır. Aşk bize yetmediğ zaman ne oluyor: Cevabı şöyle:
‘Bilgeli insanlara göre şimdiye kadar hiç kimse diğerlerine aşkı ve sanatı öğretmemiştir.Aşk karşılıklıdır. Vermezsen almayacaksın. ‘
Ne ki, yaratıcılık aşkın yanısıra özgürlük anlamına da geliyor. Buna bağlı olarak ressam Petır Miçev’e sıradaki sorum, demokrasiye uzun süren ve ağır giden dönemden sonra bugün daha özgür olup olmadığımız ile ilgilidir. Şöyle diyor:
‘Hayır. Daha özgür değiliz. Devlet eskiden tiyatro, müzik, resim sanatı gibi yaratısal faaliyetleri teşvik ediyordu. Biz, ressamların yılda birer il ve milli sergimiz vardı. Tabii bunu geçmişe özlem olarak algılamayın. Fakat bunu da farketmenizi istiyorum: bu sergiye katılmak için sen bütün yıl boyunca çalışıyorsun, oysa devlet tablolarından yalnız bir tanesini satın alıyor.’
Günümüz Bulgarları yetenekli insanları seçebiliyor mu, onlara gereken değeri verebiliyor mu?
Petır Miçev şöyle diyor:
‘Bu çok hassas bir soru. Yetenekli yaratıcıları seçebilenler beğendikleri sanatçıların eserlerini satın alacak durumda değil ve bunlarla devamlı temas ve diyalog içinde değiller. Maddi olanakları olanlar ise sanata önem vermezler. Zenginler kitap okumaz. Kitap okumadığın zaman ise sen ‘Sanat’ nedir? diye soruyorsun. ‘
Ressam Petır Miçev söyleşimizin sonunda şimdi neler üzerinde çalıştığını anlatıyor:
‘Yıllardır belirli konular üzerinde çalışıyorum. Paskalya yumurtaları örneğin bundan 25 yıldan fazla bir zaman önce Bulgar sanatında resmedilen bir şey değildi. Bu Paskalya konusu aşk, hayaller ile beraber benim için önem taşır. Hayallerin, emellerin olmayınca geleceğin de yok.’
Çeviri: Neli Dimitrova
20 Eylül saat 11 civarında, Prof. Dr. Lyudmil Vagalinski’nin ekibinden arkeologlar, Antik kent Heraclea Sintica’nın büyük kanalizasyon kanalında ikinci heykel keşfettiler . BGNES’in Archaeologia Bulgarica sitesine dayandırdığı..
Bulgar uzun metrajlı filmlerin yarıştığı 42. “ Altın Gül ” Film Festivali bu akşam Varna’da başlayacak. Festival programında, 15 uzun metrajlı film, 20 kısa film ve 5 dizi yarışacak . “Altın Gül” Film Festivali açılışı 19 Eylül..
Orhan Kemal’in doğumunun 110. yılında onu BNR “Altın arşivinden” bir eserinin radio piyesiyle anacağız. 1968 yılında Sofya Radyosu’nun stüdyolarında yazılan eser, bugün de muhafaza ediliyor ve adeta yayınlarımızın tarihçesine de ışık tutuyor...
Eylül ayında Biz nehrin çocuklarıyız” festivalini düzenleyen bir sivil toplum kuruluşu, Plovdiv belediyesi ile yeniden işbirliği yaparak doğadan ilham..