29 ile 31 Mart günleri arasında başkent Sofya’da gençler arasında radikalleşme konulu bir konferans düzenlendi. Bundan önce 14 Mart günü Dünya Frankofoni Günü münasebeti ile düzenlenen uluslararası konferans da aynı konuya adandı. İki forum arasındaki dönemde Başbakan Boyko Borisov, 2 hafta içinde Terörle Mücadele Yasasının kamu tartışmasına sunulması talimatını verdi. Geçen yılın Aralık ayının sonunda ise hükümet, Radikalleşme ve Terörle Mücadele Stratejisinin uygulanmasına ilişkin planı onayladı. Toplumumuzun ve kuruluşların da bu konu ile böylesine sık ve ısrarla meşgul olmaları, onların tamamen bu konu üzerinde odaklanmış olmaları izlenimini veriyorsa da kuşkuculuk hissi de duyulmaktadır, çünkü bu hafta içinde yapılan tartışmalar sırasında vurgulandığı üzere radikalleşme ve teröre stratejiler ve konferanslarla değil, ancak somut önlemler ve eylemlerle karşı çıkmak mümkündür.
Bu arada bu hafta içinde radikalleşmeye karşı somut bir şey de yapıldı. Pazarcik şehrinde “İslam Devleti” fikirlerini yaymakla suçlanan 14 imam hakkındaki davanın görüşülmesine devam edildi. Savcılığa göre liderleri olan Ahmed Musa Ahmed, sosyal payşalım medyası üzerinden cihat çağrısında bulunmuştur, dini tahammülsüzlük yayarak kardeşlerini gerekirse İŞİD saflarında mücadele etmeye çağırmış ve “İslam Devleti” gönüllülerinden destek almıştı. Viyana istihbarat servislerinden alınan bilgiye göre Ahmed Musa “İslam Devletinin” Avusturya’da bulunan terör üssü ile temas halinde olmuştur. Sanık tarafından yapılanlar aslında çoktandır bilinmektedir, fakat dava 2012 yılından bu yana sonuç vermeden devam ediyor. Bunun böyle olmasının nedeni de Sofya’da yapılan konferansta konuşan bir uzmanın vurguladığı üzere Bulgaristan mevzuatının “radikalleşme” kavramını içermemesidir. Radikalleşme olayı, Ceza Kanunu’nun çok eski 108. maddesi kapsamında değerlendirilirken, söz konusu madde “faşist ve demokrasi karşıtı başka bir ideoloji yayanlar” hakkında uygulanıyor. Aynı uzmanın ileri sürdüğü gibi yasal temelde net tanımların eksikliği ideoloji yaymanın ne olduğu ve demokrasi karşıtı ideolojinin ne olduğuna ilişkin sonsuz tartışmalara ve ekspertizlere yol açıyor.
Radikalleşmeye ilişkin yürütülen tarışmalar bazı kişileri rahatsız ediyor. Sofya’da yapılan konferansta örneğin “farklı” olan gruplarda radikalleşmelerin izlendiği ve bazı topluluklarda geleneksel davranış modellerinin değiştirilmesi yönünde girişimlerin yaşandığı yolundaki tespitler, sanki sakınarak yapıldı. Oysa problemin adını koyarken bir topluluğun hassasiyetini zedeleme sakıncalarına yer yok artık. Geleneskel davranışlarında ciddi ve kamuda tartışılmaya değer bir değişikliğin yaşandığı topluluk Roman topluluğudur. Dini kin duygularının yayılması ülkemizin tarihine baktığımızda bu topluluk için tipik bir şey değildir. Roman topluluğu, ancak son dönemde hem de sadece küçük bir bölümü olarak İslam’ın selefi hareketi ile özdeşleşmektedir. Bu değişikliğin dışarıdan gelen bir etkinin sonucu olduğu da apaçık ortada, çünkü selefilik, ülkedeki Müslüman topluluğuna has değildir.
Radikalleşme konusunda sık sık, bazılarına göre ise usandırıcı sıklıkla yapılan tartışmalar, Bulgar toplumunun Avrupa’daki terör dalgası bağlamında son derece güncel olan bir probleme karşı çıkma gerekliliğinin bilincinde olduğunu gösteriyor. Ancak asıl önemli olanı tartışmanın yapılması değil, iyi niyet olmaktan çıkarak somut eylemlere dönüşmesidir. Günümüzün acı gerçekleri karşısında ancak böylesi münasip olur.
Çeviri: Tanya Blagova
Romanya’nın pahası biçilmez antik eserleri Hollanda’daki müzeden çalındı Romanya Ulusal Tarih Müzesi’nden Hollanda’nın Assen şehrindeki Drents Müzesi’ne getirilen “Dacia: Altın ve Gümüş İmparatorluğu” sergisinde yer alan üç kraliyet bileziği ve..
Bulgaristan uzun bir siyasi uykudan uyandı- altıncısı düzenlenen erken genel seçimden 81 gün sonra Halk Meclisi ülkenin 105. hükümetini seçti. 125 milletvekili, parlamentodaki sekiz parti ve koalisyondan üçü- GERB-SDS, “BSP- Obedinena Levitsa” ve “İma..
Cumhurbaşkanı Vucic, muhalefete “cumhurbaşkanına güven referandumu” yapılmasını teklif etti Sırplar, devlet başkanı Aleksandar Vucic’in önerdiği “cumhurbaşkanına güven referandumun” ülkedeki siyasi krize çözüm olabileceğine inanmıyorlar..