Çok tuhaf gelse de kulağa, tek partili rejimlerde de iktidar mücadeleleri olmuştur. Bu çaba açık açık yürütülmüyor, kulis arkasında oyunlarla belirleniyor. Bu iç siyasi mücadele daha 1947 yılında Bulgaristan’da muhalefetin yok edilmesinden sonra başlar. İktidar BRP- Komünist İşçi Partisinin elindedir. Fakat onların arasında da, “parti evraklı” düşmanlar olduğu tespit edilir. Bulgar Komünist Partisi Merkez Kurulu BKP-CK genel sekreteri Trayço Kostov döneminde baskılar başlar. Sovyetler Birliği danışmanlarına Bulgar ticaret istihbaratı vermedği için Moskova onu hedef alır. 1949 yılında Kostov’a karşı dava açılır, ajanlık, düşmanca eylemler ve “halk idaresine karşı ayaklanma faaliyeti” yürttüğü suçlamasıyla asılarak, idam cezası alır.
Aynı davada başka bakanlar da müebbed hapis cezasına çarptırılır. 50’li yılların ortasında buna benzer üst düzey politikacılara karşı davalar son bulur. İç siyasi mücadele başka yönde sürer. 2 Nisan 1956 yılında Sofya’da BKP Merkez Kurulu’nun toplantısı yapılır. Beş gün süren kongre öncesinde BKP lideri Todor Jivkov Moskova’da KPSS Genel Başkanı Nikita Hruşçov ile gizli görüşür. Onunla beraber, Bulgaristan’da idareyi tamamen ele geçirme planı yapılır. 1949 yılı Komünist Parti lideri Georgi Dimitrov’un ölümü ardından, onun vekili Vasil Kolarov bir yıl sonra vefat eder.
Böylece komünist parti liderliğinin tek ismi Çervenkov kalır. Ancak Stalin’in ölümünden sonra Çervenkov, Hruşçov tarafından yadırganır. Sovyetler Birliğinin yeni başkanı Çervenkov’u sevmez. Nisan Kongresini organize eden Todor Jivkov ise, Hruşçov’un güvenini kazanmış bir isim. Jivkov, kongre sunumunu tamamen gizli tutar, ancak onay alması için onu Sovyetler Büyükelçisine gösterir. Kongreden sonra Todor Jivkov BKP Merkez Kurulun birinci sekreteri olur ve konumunu pekiştirir. 1956 yılında Vılko Çervenlov’a duyulan saygı, Todor Jivkov ismine duyulan hayranlığa dönüşür. Böylece totaliter rejimin tüm noksanları Vılko Çervenkov’un hatasıymış gibi gösterilir. Nisan Kongresi hedefleri yaygınlaşır: tarım ve kooperatifler gelişmiş, düşük maaşlı işçilerin maaşları güya artmış, işletme başkanlarının yetkileri artmış gibi izlenimler bırakılır. Nisan kongresi “gerçek sosyalizm hayatının” temelini atmış gibi gösterilir. Bu rejimin otantik adı da Todor Jivkov olur. 1956 yılında Nisan Kongresinden birkaç ay sonra radyomuzdan yaptığı bir konuşmada Todor Jivkov şunları diyor:
“Bulgar Komünist Partisinin Nisan Kongresi, parti, devlet ve iktisadi alanda sosyalzmin temellerinde başarıya rağmen, yönetimde bazı zararı yöntemler olduğunu gösterdi. Sovyetler Birliğinin Komünist Parti 20. kongresi ışığında, uluslararası komünizm ve işçi hareketine büyük etken olan bu kararlar bağlamında, Bulgar Merkez Komitesi Nisan Kongresinde doğru kararlar aldı. Parti devlet yönetiminde Lenin ilkeleri bağlamında hata ve noksanların önlenmesi için adımlar atıldı. Komünistler ve işçilerimiz haklı olarak bu kararları onayladı ve Nisan Kongresini bizim toplumsal hayatımıza ferah bir nefes getirdiğine inandı. Nisan Kongresi ülke gelişimine kuşkusuz etki getirecek. İşçilerin maddi ve manevi hayat standartını yükseltecek bir dizi önlemler aldık. Tarım Kooperatiflerinin genişlemesi için de önlemler alıyoruz. Yaşlı çiftçi köylülere emekli maaşı sorunu haledildi. İşçilere yemekhaneler açıldı, yemekhanelerde yemek fiyatları % 25- 30 indirildi.1 ocak 1957 tarihinden itibaren çocuklara verilen primler artacak ve çok çocuklu aileleri teşvik edeceğiz”.
Çeviri:Sevda Dükkancı
Kaynakça:
“1956 yılki Efsanevi Nisan Kongresi ve efsanevi Nisan şair nesli” Prof.Antoaneta Alipieva
Bulgaristan Prag baharı yaşamadı, Kadife devrimi yoktu, Dayanışma hareketi, Havel ve Valensa çapında sosyalizme karşı çıkan ve savaşan adamları da olmadı. Bunun esas nedenlerinden biri halk psikolojisinde gizli belki de ve 9 Eylül 1944 tarihinde..
-‘30 yıldan fazla neredeydin? ’ diye sordular. -Balinanın içindeydim. Hepiniz gördünüz, hepiniz biliyorsunuz, kasten soruyorsunuz bunu. 30 yılı balinanın midesinde nasıl geçirdin? bana sordular. -Bunu da biliyorsunuz- kumarcı..
„Avrupa Birliği mi? Benim tavsiyem: onu hemen kapatın“. Bu sözler korkutucu gelebilir, hele hele Margaret Thatcher tarafından söylenmiş ise ve „Devlet adamı sanatı“ isimli kitabında yer aldıysa. 20.asrın 80`li yıllarında „Demir leydi“ olarak bilinen..