Medeniyetten bu kadar uzak ve bakir bir yer bulmak mümkün değil. Asırlık ağaçlar ve yeşil örtüsü içindeki dar yollardan ilerleyelim derseniz, kaybolma riskiniz yüksek olur. Istranca’nın hakimi insan değil, doğadır! Şahane güzelliği ve baş eğmeyen yapısıyla doğa harikasıdır Istranca Dağı! Sinemorets, Varvara, Tsarevo ve Lozen gibi sahil kasabalarından dolayı sık, sık duyarız adını. Yaz aylarında denizin serinliğine sığınan binlerce turist var. Ancak şehir betonlarından ve insan kalabalığından kaçıp, dağın içine doğru giderseniz, sizi sürprizler bekliyor olacak.
Zamanın unuttuğu megalitler, kayalar, gizli ve esrarengiz tapınak ve gömüler var Istranca’da. Roma kalesi Rusokastro’dan geçen dar ve dönemeçli, dik yol “Ruskina dupka” mağarasına götürüyor. Bu mağaranın MÖ. 5. yüzyıldan Trak tapınağı olduğu tahmin ediliyor. Efsaneler ve esrarengiz mitolojik hikayelerle kaplı bu yer, harikalar ve büyülü etkiye sahip olduğu düşünülüyor. Yakında “Sv. Georgi Pobedonosets” kilisesi de var. Istranca’da insan çok kolay günlük stresten ve rutin işlerden kaçabilir ve kendini felsefe ve iç dünyasına yolculuğa adayabilir. Geçmişin izlerini her yerde sürmek mümkün.
Geçmişe dokunmanın bir örneği de kaya tapınak Begliktaş. Deniz boyu otellerinden 5-10 km. Uzaklıkta dev taşlardan bir yapı var. Dikkatlice bakarsanız, bu taşlara insan elinin değdiğini görürüsünüz. Onlarca ton ağırlıkta taşların nasıl konulduğu hala bir sır!
Bilim adamları bu tapınağın 2 bin yıl kullanıldığını tahmin ediyor. 5. asırda bu topraklara Hristiyanlığın girmesiyle, Pagan ritüellerine son verildiği vurgulanıyor.
Mişkova dupka mevkii de ihtişamlı bir merkez. Bu tapınağın Apolon Tanrısına adandığı belirtiliyor. MÖ. 5. asırdan 3.asra kadar ünlü bir Trak hükümdarının anıt kabiri olduğu tahmin ediliyor. Gradişte tepesi altındaki arkeolojik yapılar da insanları çekiyor. Orada da Mısır Tanrıçası Bastet’in kabrinin bulunduğu söyleniyor. 1981 yılında orada araştırmalar yapan bir bilim adamı grubundan intikamını aldığı söyleniyor tanrıçanın. Kafiledeki gruptan bazıları ölmüş. Asırlık ağaçların gölgesinde Veleka ve Ropotamo nehri de turistlerin ilgisini çekiyor. Orada tekneyle turlar yapılıyor.
Sonbaharda Burgas yakınında Doğa Müzesini de ziyaret edebilirsiniz. Kuşların göç döneminde 250 kuş çeşidi bu topraklardan geçiyor. Kuşları Koruma Derneğinden Yama Goçeva anlattı:
“Bir sezonda 300 bin leylek sayıyoruz. Beyaz leyleklerin neredeyse tüm popülasyonu buradan geçiyor. Bu arada yırtıcı kuşlar da var. Burgas yakınında göller adeta bir kuş cenneti. Aynı zamanda bu göller ve kuşlar “Natura 2000” Avrupa çevre ağından himaye altına alındı”.
Istranca dağı asırlık tapınakları ve gölgeli ormanlarıyla, sadece bakir doğa ve kuş cenneti değil, aynı zamanda huzur ve kendisiyle başbaşa kalmak isteyenlerin de bir cenneti sayılır.
Türkçesi. Sevda Dükkancı
Fotoğraflar:Veneta Nikolova
Bölge “Burgas limanından Istranca dağına kadar eski çağların büyüsü ve doğanın güzelliği” projesi kapsamında popülarize edilmektedir.
Taş çatılı eski evleri, kıvranarak yukarıya doğru dağın içine giden yokuş sokakları ve yüzyıllık sırlar saklayan taş duvarları ile Kovachevitsa en güzel ve romantik Bulgar köylerinden biridir. Varlığını zamana aldırmadan sürdüren..
“Nova” TV’ye konuşan Turizm Bakanı Evtim Miloshev , “Önümüzdeki kış sezonunda Bulgaristan'a 2 milyondan fazla yabancı turistin gelmesi bekleniyor” dedi. Bir günlük ve transit geçişler de dahil olmak üzere, toplam yabancı ziyaret sayısının..
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...