Oğlu Simeon Sakskoburggotski’nin hatıralarında:
Birleştirici Çar III. Boris
Ülkenin milli çıkarları, devlet başkanının 1918 -1943 yılları arasındaki yönetiminin temel ilkesiydi
Bulgarların toplumsal belleğinde halkın ve tarihin verdiği Birleştirici ismiyle yer edinen Çar III. Boris’in doğumunun üzerinden 131 yıl geçti.
Boris Sakskoburggotski, I. Dünya Savaşı’nda Bulgaristan’ın yenilgisiyle Çar I. Ferdinand’ın tahttan çekilmesi ardından ülkenin başına geçti. 3 Ekim 1918 tarihinde taç giyen genç hükümdar, askeri üniforma ile iki dünya savaşı arasındaki çalkantılı ve öngörülemez dönemde ülkenin yönetimini üstlendi.
Radyo yayıncılığı devlet tekeline girmesini sağlayan 25 Ocak 1935 tarihli kararnamesi ise devlet radyoculuğunun başlangıcı oldu.
BNR’nin Altın Fonu’nda korunan kayıtlardan birinde Çar III. Boris’in hükümdarlığının en önemli diplomatik başarılarından biri olan Güney Dobruca’nın Bulgaristan Çarlığına barışçıl bir şekilde iadesi münasebetiyle halk meclisi üyelerine yönelik hitabeti yer alıyor:
"Sayın milletvekilleri! Şuana kadar izlenen dış politikanın mutlu sonuçlar verdiğini duyurmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bulgaristan ve Romanya hükümetleri 7 Eylül 1940 tarihinde Krayova’da Güney Dobruca’nın Bulgar Çarlığı’na iade edilmesini öngören bir antlaşma imzaladılar.”
Bugünün bakış açısıyla, 28 Temmuz 1913’te Bükreş’te imzalanan barış antlaşması gereğince Romanya’ya bırakılan toprakların iadesi ve adaletin tesisi inanılmaz geliyor:
Oğlu Simeon Sakskoburggotski, 2024 yılının sonlarında BNR’ye verdiği demeçte şunları belirtti:
"Herhangi bir çatışmaya yol açmadan bunu başarmak için belli ki her iki taraf için de kabul edilebilir koşullar vardı. Bulgaristan’ın büyüklüğünü coşkuyla anlatan insanlar dikkatimi çekti. Evet, büyük olabilir, toprak olarak değil, bir zamanlar yaşam standartlarıyla diyelim. Bunu diğer anlamda herkes söyleyebilir ve komşunun topraklarına girmeye karar verebilir, bu da hiçbir yere götürmez.”
Çar III. Boris’in hükümdarlığı birçok değerlendirmeye konu oldu. Bir devlet başkanı olarak, bir insan, bir eş ve bir baba olarak nasıl biri olduğunu günümüzde yalnızca iki çocuğu - veliaht II. Simeon ve Maria Louise tanıklık edebilir. İkisi de çok nadiren röportaj verdikleri için Bulgaristan’ın eski başbakanı (2001– 2005) Simeon Sakskoburggotski’nin bugünün bakış açısıyla Çar III. Boris’in hükümdarlığını değerlendirmek üzere Bulgaristan Ulusal Radyosu’na demeç vermesi onur vericidir.
Simeon Sakskoburggotski, ayrı kişiler ya da ülkede yaşanan süreçler hakkında herhangi bir değerlendirme yapmaktan kaçınsa da bu demeçte, babasının 20 Ocak 1941’de Time dergisine verdiği demeçteki “bakanlarım Anglofil, generallerim Almanofil, halkım Rusofil, yalnızca ben Bulgarofil kaldım” sözlerini dile getirerek, Bulgaristan’ın her şeyden önce ulusal çıkarlarını gözetmesi gerektiğinin önemini hatırlattı.
Simeon Sakskoburggotski şunları belirtti: "150 yıl önce de Rusofiller ve Rus karşıtlığı vardı. Daha rasyonel ve sakin bir şekilde Bulgarofil mi olmalıyız, yoksa ne? düşünmemizin zamanı gelmedi mi? Mutlaka “ya bu- ya bu” olmamalıyız, zira bu toplumu bölüyor ve iyi bir şeye götürmüyor.”
Ekselansları, Birleştirici Çar’ın özel hayatı ve ailesiyle olan ilişkileri konusunda da bilgi verdi. Simeon ve kız kardeşi için babalarıyla yaptıkları seyahatler en sevdikleri anlardı:
"Bizi dağlara gezmeye götürürdü ve “Vrana” sarayının parkına ya da başka bir yere dikilmek üzere dikkatlice bitkileri kökünden sökmek için her zaman yanında küçük bir kürek taşırdı. Her zaman bize ne yaptığını ve neden yaptığını açıklardı. Yaptığımız son gezide, herhalde 1943 yılının yazında Murgaş zirvesine tırmandık ve oradan bize farklı yerlerin yönlerini gösterdi”.
Çar III. Boris, Bulgar Yahudilerini teslim etmeyi ve SSCB’ye karşı asker göndermeyi reddettiği Hitler’e gerçekleştirdiği ziyaretinden kısa bir zaman sonra 28 Ağustos 1943’te geçirdiği kalp krizinden öldü. Veliaht 6 yaşındaki oğlu II. Simeon idi ve cumhuriyetin kurulmasına kadar üç yıl boyunca Halk meclisi tarafından seçilen naiplik konseyi ülkeyi yönetti.
Bir çocuk için ölüm son derece soyut bir kavramdır, ancak yine de Simeon Sakskoburggotski, Az. Aleksandır Nevski katedralinde babasına vedasını günümüze dek hafızasında taşıyor.
Simeon Sakskoburggotski sözlerine şöyle devam etti: "Elini ve alnını öptüğümde buz gibi olduklarını asla unutmayacağım. Bugün bile mevtanın bulunduğu bir cenazeye katılmaktan kaçınıyorum, çünkü kontrol edemediğim bir şey olarak kabul ettiğim o his benim için dehşet vericidir. Belki de o zamanki yaşımdan kaynaklanıyor.”
Çar III Boris çocukluğundan itibaren tahta çıkana kadar, tüm bilinçli yaşamı boyunca devlet başkanı olmaya hazırlanan tek Bulgar devlet adamı ve siyasetçidir. 24 yaşında iken hükümdarlığı üstlendi. Çeyrek asır ülkeyi yönetti ve iki kader belirleyici savaşın ve yerle bir olmuş milli idealin ardından ülkeyi ihya etmeyi başardı. O her zaman alevlenen sivil çatışmaları şiddet kullanmadan çözmeye çalıştı. Uluslararası durumun elverdiği ölçüde iç ve dış barışı savunan bir hükümdar oldu. Bulgarların toplumsal hafızasında halkın çarı olarak kaldı. Bu şekilde, iddia edildiği gibi çocukken ölüm döşeğinde olan annesine verdiği sözü yerine getirdi.”
İlgili yazılar:
Röportaj: Zlatko Jelev
Yazı. Yoan Kolev
Çeviri: Ergül Bayraktar
Foto: kingsimeon.bg, facebook.com/SimeonSaxecoburggotha, bulgarianhistory.org, arşiv